angèle/ balance ton quoi
güneşsiz bir dünya. ışıksız. zaman geçtikçe fark ediyordu zıtlıkları. biri hiç katlanmamış sonuçlarına, bunun için başkası onun yerine uğraşırken ruhu bile duymamış. diğerinin ise canı yanmış eylemlerinin her getirisinde. fiziksel olarak da hırpalanmış, ruhen de.
güneşsiz bir dünya. sonuçlarına katlanmak zorunda kalmış. güneş batınca anlamış kaderini. dairesinde, temiz çarşaflarının üstünde, burnunda oda kokusu tüterken, hemen içeriden buzdolabının sesini duyacak kadar yalnız ve kimsesiz olduğu o anda o evde karanlık bedenini sarmışken farkına varmış kaderinin. istemese de yarına uyanmayı, elinde değilmiş. sağ veya sol. bu veya şu. hayatı boyunca seçimlere zorlanmış. belinde açık bir yaranın sızısı her seferinde dişlerini dudaklarına geçirmesine sebep olacak kadar acıtırken gücü olmamış. kalkıp temizleyememiş yaralarını, silememiş kanı. zayıfı bile oynayamamış hayatında, yokmuş izni.
bulanmış çarşafları o yalnız geceler kızıla.
ertesi gününde fark etmiş onları çamaşır makinesine atarken. yokmuş kimsesi. saçları kadar kırmızıymış evi.
beomgyu bildiği kadarını yaşayan biri olmaktan nefret etmişti. empatide iyi değildi. keza empati zor olanıydı. anlamaya çalışmak, üç saniyeliğine gözlerini kapatıp karşısındakinin deneyimi kendi başından geçmiş gibi hayal etmek... tüm öfkesini kusup, güneşli günlerinin üzerinde görünmez bir yelek gibi bıraktığı şımarıklığı kendine kalkan bilirken tüm nefretini kusmak kolay gelmişti ona tüm bu zaman.
gözleri pencereden dışarıyı izlerken tek ayağını altına almış diğerini de yataktan sarkıtmışken oturuyordu. nerede yanlış yapıyordu?
empati.
altı harf, üç hece, bir kelime. geceleri onu, yattığı tanıdık olmayan yatakta bir sağa bir sola dönmesine sebep olarak uyutmayan o insanoğlu ifadesi. zor muydu bu kadar, diye düşünüyordu her seferinde. hatalı mıyım, dinlemeli miydim, yoksa haklı mıydım. gün geçtikçe büyüyordu endişesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stockholm sendromu • taegyu
Fanfictionkang taehyun'un babasının choi beomgyu'nun babasıyla dertleri vardı. • tamamlandı