Ağladı. Yapabildiği tek şey buydu. Birilerinin gelip onu kurtarmasını bekliyordu. Eski hayatını düşününce hıçkırdı. Ses çıkarmaması gerektiğini hatırlayınca dudaklarını sıkıca birbirine bastırıp sessizce ağlamaya devam etti.
........
Yerde bir göl halini alan kandan gözlerimi alamıyordum. Hava soğuktu ama titrememin nedeni bu değildi. Rüzgar açık saçlarımın birkaç tutamını yüzümün önüne doğru uçurduğunda yerde yatan ceset kısa bir anlığına gözümün önünden kayboldu.
"Vita!" dedi biri ve beni iterek kendisiyle beraber bir ağacın arkasına çekti. Bunu yapmak hiç işe yaramazdı çünkü kafamı kaldırdığımda tam tepemizde olduklarını gördüm. Ellerinde ok ve yay ile uzun, keskin mızraklar vardı. Yanık derilerine boyalar sürmüşlerdi ve doğrudan bize bakıyorlardı. Okları bize çevrilmişti. Hepimiz olduğumuz yerde nefes bile almadan duruyorduk, Nix kaşla göz arasında silahını çekmişti. Tam ortalarındaydık ve herhangi bir şey yapmaya çalışsak anında vurulacağımıza emindim.
Nix, çekmiş olduğu tabancayı yere atıp teslim olurcasına ellerini havaya kaldırdı. "Ne istiyorsunuz?" diye sorsa da hiçbir tepki alamadı.
"Biz zararsızız," dedi Felix korku dolu sesiyle. "Sadece geçip gideceğiz."
Derisi yanıkların bazıları ağaçtan aşağıya atladığında ağzımdan korku dolu bir ses çıktı. Feris'e baktığımda onun da gözerinin içinde korku görmek daha da paniklememe neden oldu. Sayıları çok fazlaydı, onları asla yenemezdik. Sonumuz tıpkı Gregory gibi olurdu.
Yüzünde sarı boyalar olan yanımıza gelip mızrağını bize doğrulttu. Feris sekerek benden uzaklaştı, bense ağaca yapışmış halde kalakaldım. Onlar hepimizi tutup götürürken, Gregory'nin ölü bedenini de aldıklarını fark ettim. Biri onun ölü bedenini omuzlarına atmıştı, tam önümdeydi, boğazından aşağı kan akıtarak çimene izler bırakıyordu.
Felix ise gerginliğinin dışa vurumu olarak sürekli bir şeyler mırıldanıyordu. "Daha yapacak bir sürü şeyim vardı," diyordu. "Hayallerimin hiçbirini gerçekleştiremedim. Daha on yedi yaşındayım ben! Bari Kraliçe'nin ölümünü görebilseydim." Felix neredeyse ağlamaklı söylenip dururken bir tane derisi yanık durdu ve mızrağının ucuyla Felix'i dürttü. Felix korkuyla geriye sıçrayarak bağırdı.
"Sen," dedi adam. "Çok konuşmak. Kes."
Felix'in sertçe yutkunup kafa salladığını gördüm. Bir an için ona bir şey yapacağını sandığımdan kalbim duracak gibi olmuştu, bunun üzerine rahat bir nefes verdim.
Bizi birkaç dakikadır yürütüyorlardı. Kaç kişi olduklarını saydım, 27 kişiydiler. Acaba bir şansımız olabilir miydi? Nix'in aldığı silahlarla belki birkaçını haklayabilir, belki birkaçını da döverek bayıltabilirdik, peki ya kalanları ne yapacaktık?
Hayatım çok monoton olsa da genellikle sakin ve normal bir hayattı. Anne ve babamın bana olan tavırlarına çoktan alışmıştım. Hem yanımda Angela'm vardı ve her şey yolundaydı. Ama o kaçırıldığından beri garip olaylar silsilesi peşimi bırakmıyordu. Üstelik onu bulmaya bir adım olsun yaklaşamamıştım. Şimdi ise ne olduğu belli olmayan insanlar tarafından ormanda dakikalardır yürütülüyorduk.
"Onlar kim?" diye sordum uzun bir zaman sonra. Korktuğum için ağzımı bile açamamıştım ama şimdi korkak biri olmanın sırası değildi.
"Bilmiyorum," dedi Feris. Bacağının üstüne basmak zorunda kaldığı için yüzünde acı çeken bir ifade vardı, artık acısını saklayamıyordu. "Ama onları gebertmek istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Kanatlar Serisi
FantasiaDışlanmış Bölge'de yaşayan Vita karnavalda kardeşinin kaçırılmasına şahit olur ama tek kaçırılan kardeşi değildir. Sarı saçlı ve mavi gözlü tüm kız çocukları kayıptır. Vita hayatını kardeşini bulmaya adar ama bu sırada çözmesi gereken bir bilmece va...