16. "KAYIP"

1.9K 82 0
                                    

Sevdiklerinin onu hatırlayıp hatırlamadığını merak etti. Nazik bakışlı ablasını düşündü. Onu unutmuş, çoktan yeni hayatına başlamış mıydı? Burnundan akan sümüğü koluyla silip gözlerini karşısındaki pis duvara dikti ve saymaya başladı. Neyi saydığını bilmiyordu.

........

Bazen yüzüme koyduğum maskenin gerçekliğinden ben bile şüpheleniyordum. Gerçekte nasıl bir kişiliğim olduğu benim için de bir muammaydı. Ama şimdi tüm istediklerim ben daha bir şey yapmadan ayağıma kadar gelirken mutsuz olmam pek mümkün değildi. Yine de her şeye karşı sakin durmaya dikkat ediyordum. Şu anlık maskem buydu.

Modern Şehir'e doğru yola çıkmıştık, Liman Kasabası'ndan ayrılalı çok olmuştu. Oradan ayrılacağım için içimde bir burukluk olacağını hiç düşünmemiştim ama Vox kalbimde bir yerlere etki etmiş gibi görünüyordu, tıpkı yollarımızın ayrıldığı arkadaşlarım gibi.

Hayatımın çoğunda yalnızdım, Angela benim hayatta kalmamı sağlayan enerjimdi, o olmadan ben de olamazdım.

Ona karşı olan bu takıntım bazen beni korkutuyordu. Bir insanı bu kadar çok sevmenin her zaman bir bedeli olacaktı elbette. Ve ben de şu an bu bedeli ödüyordum ki, bu daha başlangıçtı. Önsezilerim bana önümde çok uzun bir yol olduğunu ve bu yolda düşe kalka da olsa hiç durmadan yürüyeceğimi söylüyordu.

Ben normal bir kız değildim ama hep öyle olmak istedim. Diğer insanlara göre ben sessiz, içine kapanık ve soğuk bir insandım. Bu doğruydu ama sadece maskelerimden bir kaçıydı bunlar, çünkü çok fazla kişiliğim vardı. Duygularımı uzun süre kaybedince yüzüme normal insan davranışlarını içeren maskeler takardım, yerine ve zamanına göre bu yüzler değişirdi, ben bir oyuncuydum.

Eskiden, diye düşündüm, eskiden öyleydim. Şimdiyse beni yiyip bitiren duygular, durup geçmişte yaşadığım şeyleri hatırlamama neden oluyordu. Unutulmaya yüz tutmuş anıları.

Unutkan olmayı kendim seçtim. Beni üzen şeyleri aklıma getirmeyerek onları unuttum ve yok olup gittiler.

Ama ara sıra mezarlıktan çıkıp ziyaretime geliyorlar. Beni yine üzmeye çalışıyorlar. Onları kovuyorum. Israr ettiklerinde ise onları tekrar öldürüyorum.

Roman'ın planı neydi bilmiyordum. Nix ve Roman önümde fısır fısır konuşurlarken de onları dinlemeye çalışmadım, çünkü ben kendi planımı yapmakla meşguldüm. Ayağıma gelen bu fırsatı Roman'ın Kraliçe'yi öldürme takıntısı yüzünden heba edemezdim. Bu ona ihanet etmek anlamına gelse bile ben kendi istediğimi yapacaktım. Modern Şehir'e kadar birlikte gitsek yeterdi, ormanla tek başıma başa çıkabileceğimi sanmıyordum. Kendimin farkındaydım, fiziksel olarak güçsüzdüm; bana ancak zihnim yardım edebilirdi.

Roman ve Nix durup onların birkaç adım gerisinde yürüyen bana baktılar. "Buradan," dedi. Roman. "Bir adım sonrası Araf ormanının sıcak tarafı. Biliyorsunuz, girersek geri dönüşü yok."

Her ikisi de dikkatli gözlerle bana bakarken sakince kafamı salladım ve hızlı adımlarla yanlarına ulaştım.

Nix, yoğun gözleriyle yan profilimi incelerken ondan tarafa bakmadım ve ormanın içine adımımı attım. Sanki bir mayın tarlasında yürüyorduk da adımımızı ona göre atıyorduk.

Bir zaman sonra sırtımdaki çanta bana git gide çok ağır bir yükmüş gibi gelmeye başlamıştı. Vox sayesinde kendimize birkaç eşya bulabilmiştik. Çantamın içinde bir silah, -diğerini Famesler'e kaptırmıştık- bir uyku tulumu, bir ışıksaçan, bir parça kıyafet ve biraz yiyecekle sargı bezi vardı. Roman çantasından çıkardığı haritayı açtığında ben de onunla beraber incelemeye başladım. Ensem karıncalandığında Nix'in bana yaklaşıp haritaya baktığını anladım. Nefesi ensemi gıdıklıyordu ve bunu bilerek yapıyor hissine kapılmıştım. Tepki vermeden kendimi geri çektim ve yüzümü ifadesiz tuttum.

Kayıp Kanatlar SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin