Hayatımın büyük bir bölümünü hatırlamıyorum.
Hayır, aslında bu bir yalan. Hatırlıyorum. Sadece aklıma getirmiyorum. Bu sayede önünde sonunda tüm kötü anılarımın zihnimden silinip gideceğini umut ediyorum.
İçten içe biliyorum, bu boşa bir umut. Çünkü en akılda kalıcı olan anılar en kötüleri, en can acıtanıdır, bunu herkes bilir. Ben bunu tersine çevirmeyi bir amaç haline getirdim. Aklımda sadece güzel anılar kalsın istiyorum, ama buna izin verilmiyor. Sanırım hak etmediğimden, sanırım küçük yaşta büyük bir günah işlediğimden, kim bilir?
Sonuçta her şey benim yüzümden, değil mi?
Her şey benim yüzümden.
Şimdi olduğu gibi, yine kendimi yüzüstü bıraktım.
Karşımdaki Gri Üniformalı konuştu. "Şimdi elimi çekeceğim. Sakın bağırma." Cevap olarak bir kere gözlerimi yumdum. Kafasında kasket takılı olduğundan adamın yüzünü göremiyordum. Yüz ifadesini görseydim belki bana ne yapacağı hakkında bir fikir edinebilirdim.
Elini ağzımdan çektiğinde hemen onu itip uzaklaştırdım. Gücüm sadece bir adım geri gitmesine yetti. Çantamı bıraktığım yere bakıp onu alarak kaçıp kaçamayacağımı hesap etmeye çalıştım. Boş yere bir düşünceydi. Karşımda dikilen ve oldukça yapılı olduğu belli olan uzun adamın beni anında yakalayacağına emindim.
"Ne arıyorsun bu saatte burada?" diye sordu. Sesi kafasında kasket olduğundan bir garip çıkmıştı.
"Be-Ben...şey yapıyordum. Ev," dedim. "Evime gidiyordum." Ağzımın içinde gevelediğim sözlerin hiçbir anlamı yokmuş gibiydi. Kafasındaki kasketi çıkartıp yere attı ve sıkıntıyla bana baktı. Dağılan dalgalı saçları yüzünün önüne düşmüştü. İkimiz de sustuk.
Karşılıklı sessiz bakışmamızı birkaç adamın sesi böldü. Sesin olduğu tarafa ve ardından bana baktı. Karar vermeye çalışıyor gibiydi; bense ne yapacağımı bilemeyerek yaklaşan seslerin olduğu yere doğru baktım. Kolumu tuttuğunda ona döndüm. "Gel benimle."
Ondan uzaklaşmaya çalışsam da kolumu bırakmadı.
"Bırak beni."
"Yardımcı olmaya çalışıyorum." dedi dişlerinin arasından. "Seni yakalarlarsa ne olacağını kim bilir?"
"Sen de onlardan değil misin sanki?" dediğimde hiçbir şey söylemeden bana baktı. "Ben kendi başımın çaresine bakabilirim."
"Onlar," dedi gergin bir sesle. "Benim gibi değiller."
"Sana neden inanayım?" Ondan uzaklaşmaya çalıştığımda kolumu daha sıkı kavradı.
"Bak ben sabırlı bir adam değilim. Şu inanma mevzularını bir kenara bırak ve benimle gel. O adamların sana burada ne yapacaklarını tahmin bile edemezsin."
"Gelmiyorum." dedim. "Git başımdan." Öfkeyle çenesini sıktığında yüzündeki kemikler ortaya çıktı. Dolunayın ve uzaktaki kasabanın yaydığı ışıktan daha fazlasını göremiyordum. Sadece gözleri belirgindi ve ara sıra gerilen yüzünden ortaya çıkan kemikleri. Gözlerinin yoğunluğu bir an onunla gitmek istememe neden oldu fakat kararlılığımı sürdürerek inatçı bir şekilde çenemi kaldırdım.
"İyi." dedi tükürürcesine. "Ne halin varsa gör." Kolumu bıraktığında geçmesini sağlayacakmış gibi moraran yerimi ovaladım. Yere attığı kasketini alıp bana arkasını döndü.
"Pislik." diye mırıldandım kendi kendime.
"Evet, bu pislik sana yardım etmeye çalışıyordu," dedi bedenini hafifçe bana doğru çevirip. "Ama sen bunun yerine o adamların elinde oyuncak olmayı seçtin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Kanatlar Serisi
FantasiDışlanmış Bölge'de yaşayan Vita karnavalda kardeşinin kaçırılmasına şahit olur ama tek kaçırılan kardeşi değildir. Sarı saçlı ve mavi gözlü tüm kız çocukları kayıptır. Vita hayatını kardeşini bulmaya adar ama bu sırada çözmesi gereken bir bilmece va...