49-Kısım iki

277 32 4
                                    

Tiffany

Tiffany su dolu tankın içinde çığlık çığlığa bağırıyordu.

"Hayır yine olmaz!" dedi cama sert bir yumruk geçirirken önüne gelen Andrew ile bir an yüreği umutla doldu.

"Andrew ! Beni kurtarırsın değil mi ?"

Andrew ona bakıp korkutucu bir şekilde gülümsedi.

"Ben mi ? Neden yapayım ki bunu ?"

Aniden Andrewin yüzü değişti. Saçı ve biçimi değişirken önünde artık kanlar içindeki Nemesis duruyordu.

"Beni neden ölüme terk ettin Tiffany ?"

Tiffany nefes nefese uyandı.

"Nemesis" dedi hızlıca. Deli gibi etrafa bakıp Nemesisi aradı. "Nemesis neredesin ?"

"Tiffany hey Tiffany!" yanındaki biri onu omuzlarından sarstı. "Rüya görüyorsun sakin ol. Rüya görüyorsun !"

Tiffany nefes nefese onu sarsan kişiyi tanımaya çalıştı. Gözü karanlığa alıştığında ona endişe ile bakan Danteyi gördü. Bir an hala rüyada olduğunu düşündü. Dante onun yatak odasında mıydı ? Onun omuzlarını tutan kendi ellerine bakarken üzerlerinin kan ve morluklarla kaplı olduğunu gördü. Muhtamelen can havliyle camı yumruklarken olmuştu bu. Aklına gelen yaşanan olaylarla uyku sersemliği geçmeye başladı.

"Neler oldu ? Neden yataktayım? "

"Saldayken bayıldın. Muhtamelen açlıktandı"

Tiffany miğdesinin guruldadığını duyunca ellerini karnına koydu. Amaçları diğer denekler gibi onu hayatta tutmak yerine öldürmek olduğu için uzun süredir miğdesi boştu. Zaten dolu olsa muhtemelen dünkü yaşanan olaylarda korkudan hepsini kusardı.

"Jack iyi mi ? Veya diğerleri ?" dedi ama sorduğu bu soruda bile herkesin iyi olmadığının gayet farkındaydı.

Nemesis muhtamelen hala o cehenemdeydi ve onu bırakıp gitmişlerdi. Düşüncelere daldığı sırada Dantenin konuştuğunu yeni fark etti.

"...Marea babasının yanına döndü adamın korkudan polisi aramış olmasından korkuyor ona ne söyleyecek bilmiyorum. Alex hala baygın Jack onun yanından ayrılmıyor. Andrew ise kardeşini görmek için aceleyle çıktı. "

Andrew adını duyunca Tiffany yumruklarını sıktı. Gerçi ona öfkelenmeye hakkı var mıydı ? Nemesiste şuan ondan nefret ediyor olmalıydı.

Dante elini tuttu. "Nemesisi o an kurtaramazdık. Herkes perişan durumdaydı. Oradan kaçabilmemiz bile mucize"

"Onu kurtarmaya gitmeliyiz" dedi Tiffany. "Bir an önce"

Dante çenesini sıktı. Oraya geri dönmek istemediği belliydi. "Tamam" dedi güçlükle. "Ama kendimize geldiğimiz zaman. Öncelikle sana bir şeyler yedirelim. Sonrada sıcak bir banyo yaparsın.

Tiffany kan ve tuzlu su kokusunu o an aldı. Kıyafetleri değişmişti ama bedeni hala tuzlu su kaplıydı.

" Şimdi ne olacak ? Onlardan kaçıp duracakmıyız ? "

Dante Tiffanynin elini yaralarına zarar vermemeye çalışarak baş parmağıyla yavaşça okşadı.

"Hiç bir fikrim yok. Farklı bir ülkeye kaçabiliriz. Ama oranında bizi Amerikaya satacağına eminim"

Tiffany yutkundu. Evine gelebilirlerdi. Jackin lisesine, Miles in barına. Her şeylerini biliyorlardı. Artık hayatları boyunca kaçmaları gerekecekti. Her an birileri onlara saldırabilirdi.

"Bunu sonra düşüneceğiz. Önce yemek. Hadi gel benimle."

...

Dante ona makarna yaptı. Tiffany o kadar dalgındı ki tadını pekte alamıyordu. Mutfak masasında makarnasını yerken Dante önüne oturmuş onu izliyordu.

Ölümcül ÇocuklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin