Dün bu olanlardan sonra kızı alıp herkesi çadırlarına yolladılar.
Çadırımın önünde Hazal'a kızı nasıl bulduğumu anlattım. Ayrıca yalnız kaldığımı, onlara darıldığımı da dile getirdim. Hazal'a bunları anlatırken şöyle bir konuşmamız olmuştu:
" Ben seni hiç farkedemedim, çok özür dilerim Sedef. Bilmiyorum dalmıştım. Aklımdan çıkıverdin. "
" Neyse olan oldu artık. Sen de haklısın, Arda ile beraber bu fırsatı değerlendirmek en doğal hakkın. Ama Kartal'ı affedebilir miyim bilmiyorum. Sonuçta o da benim gibi yalnız, hiç olmazsa yanımda olsaydı bu kadar korkmazdım. "
" Bilmiyorum belki o da birini düşünüyordur. Böyle düşünme lütfen. "
Kartal kimi düşünüyor olabilirdi ki? Baran ile konuştuklarında o kadar hayal kuruyordu, konuştukları kişi herhalde ailesi olamaz. Peki ya kim??
Benden başkasını düşünmesi beni daha da sinirlendirdi. Biraz bencilce konuştuğumun farkındayım ama ne var ki durum böyle.
" Kimi düşünüyor olabilirdi ki bu kadar dalgın bir şekilde."
" Bilmem belki ailesidir, belki sevdiği biri vardır. "
" Demek sevdiği biri var. Beni yalnız bırakacak kadar düşünebildiği, sevdiği biri. "
Hızla çadıra geçtim. Sinirimden battaniyemi üzerime örtüp ağlamaya başladım. Hazal'a belli etmemeye çalışıyordum fakat anlamıştı bile. Hemen ardımdan o da çadıra girdi ve:
" Sedef, sen Kartal'a aşıksın değil mi? Bu tavırların bu düşüncelerin başka bir açıklaması olamaz çünkü kendimden biliyorum. Ama bu utanılacak veya saklanması gereken bir durum değil ki. Bana da anlatabilirsin. Hatta aranızı bile yaparım. "
Battaniyemi üzerimden çıkardı. Beni oturttu ve ağladığımı görünce gözyaşlarımı silip sımsıkı sarıldı.
O geceyi birlikte konuşarak geçirdik. Kartal hakkında konuşuyorduk. Konuşurken farkettim ki gerçekten de aşık olmuşum. Ondan her bahsettiğimde gözümün önünde canlanıyordu. Gülüşü, gözleri...
Kendimi çok iyi hissediyordum. İçimden büyük bir yük kalkmış gibiydi. Gecenin sonunda Hazal'dan taktikler almaya başladım. Ama o bir şeyi atlıyor gibiydi. Kartal o gece başkasını düşünüyordu.
Ertesi sabah erkenden uyandık, yine bir ateş yakılacaktı. Bu yüzden bazılarının odun toplaması gerekiyordu. Bunun benim için büyük bir fırsat olduğunu düşünen Hazal, Kartal'la beni işaret ederek birlikte gitmemizi söyledi.
Hocalar da kabul etti ve Kartal'la ormanın iç kısımlarına doğru yürümeye başladık.
" Sedef dün neden bana karşı bu kadar serttin? Sana yanlış bir şey mi yaptım? "
" Seninle alakalı değil. Sadece, kızı taşırken çok yoruldum bu yüzden, biraz sinirliydim. "
" Sahi dünkü kızı nerden buldun? Kız çok korkuyor gibiydi. "
" Dün sen Baran'la konuşurken çok sıkıldım. Çadırıma giderken de sesini duydum. Sonra bulup aldım işte. Baran'la konuşurken o kadar dalmıştın ki farketmedin bile. "
" Evet farkedemedim. "
" Sana bir soru soracağım bana doğruyu söyle ama, tamam mı? "
" Tamam da senin sesine ne oldu böyle? "
(Dün o kadar ağlamıştım ki sesimin kısıldığının farkında bile değildim.)
" Konuyu dağıtmadan söyle. Dün Baran'la hakkında konuştuğun kişi kimdi? "
" Baran'la konuştuğumuz mu? "
" Bilmezlikten gelme Kartal. Konuşurken hayalini bile kurduğun kişi kimdi? Herşeyin farkındayım. "
" Sen beni sorguya mı çekiyorsun? Hem bu nereden geldi şimdi aklına? "
" Sevdiğin biri var değil mi? Peki neden söylemedin Kartal? Sana yardımcı olmaz mıydım, biz birbirimize söz vermemiş miydik? "
" Evet var ama bi düşün bakalım kim olabilir? "
Kartal, bana öyle bir bakıyordu ki geri çekildim ve ağacın gövdesine sırtımı dayadım. Kim olduğunu çok merak ediyordum.
" Sendin Sedef. Bu hayallerini kurduğum, halkında sürekli konuştuğum, bakmaya doyamadığım kişi sensin. "
Şaşkınlık ve sevinç duygularım birbirine girmişti. Üzerine atlayıp sarılmak istiyordum fakat heyecandan bir türlü yapamıyordum.
O sırada biraz yaklaştı. Elini omuzlarıma koyarak:
" O gün Baran'a seni anlatıyordum. Senden ne kadar hoşlandığımı, sana bakmaya kıyamadığım için sürekli hayallerini kurmakla kaldığımı. Gittiğini bu yüzden geç farkettim. Korktuğunu çok iyi biliyordum ama keşke beni gitmeden önce çağırsaydın. Korktuğun anda yanında ben olsaydım. "
Hiçbir şey demeden birden üzerine atladım ve sımsıkı sarıldım. Diyecek birşey bulamıyordum. Sevinçten çıldırmak üzereydim ama bunu dile getirecek bir kelime yoktu.
Bi baygınlık geçirmeden önce geri dönmek istiyordum.
" Hadi daha fazla gecikmeden şunları toplayıp geri dönelim. "
" Peki. O zaman sen göster ben alayım. Dikenler ellerine batmasın dikkat et. "
Odunları topladık. Herşey güzel gidiyordu ki yürürken ayağımı burktum. Zaten bunca güzel şeyden sonra mutlaka bir aksilik çıkması gerekiyordu.
Bana bir dal parçası bile taşıtmayan Kartal, bu sefer hem dal parçalarını hem de benim ağırlığımı yükleniyordu.
Ama bu yük bu güzel konuşmamızdan sonra onu hiç de rahatsız etmiş gibi görünmüyordu.
Aksine ikimiz de gülüyorduk." Kartal! Ver bir iki parça ben taşıyayım. "
" Zaten geldik sayılır. Hem senin ayağın sakat, yasak sana. "
" Hazal ile Arda'ya ne zaman söyleyeceğiz? "
" Bilmem. Söyleyelim mi? "
Bir an duraksadım. Gözlerinin içine baktım. Ciddi gibi görünüyordu fakat pek sürmeden gülmeye başladı.
" Ya neden gülüyorsun? Söylemeyecek miyiz yoksa? "
" Bence biraz daha bekleyelim. "
" Neden ki? Onlar en yakın arkadaşlarımız değil mi? "
" Sevgilim- "
Bi kelimeyi duyunca kalbim duracak gibi oldu. Ne de güzel söylüyordu.
" Eğer şimdi söylersek çift şeklinde takılacağız. Ben seninle biraz yalnız kalmak istiyorum. "
" Peki, sen nasıl istersen öyle olsun bakalım. "
" Neyse çadırlara yaklaşıyoruz. Artık ne sen beni, ne de ben seni tanıyorum anlaşıldı mı? "
" Tamam. "
![](https://img.wattpad.com/cover/297555970-288-k308081.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kamp Ateşi
Teen FictionBelimden tutuyordu. Ben ise bileğimle başını kavramıştım. Aşağıdan ona korkuyla bakarken bana çok garip bakıyordu. " İlk öpücüğümü burada alabilir miyim? " " Ne? " " Anlaşılan hazır değilsin " Tek hamlede beni tekrar yukarı kaldırdı. Dans ediyorduk...