3-cü bölüm

146 19 2
                                    

"Yemeğinizi bitirdinizmi?"

Bakışlarımı kuzenlerime çevirdim. Fiona kafasıyla onayladı, Alex'se esneyerek cevapladı:

"Evet"

"O zaman hadi iş başına" diyip şöminenin karşısından ayağa kalktım. Konserve kutularını bir poşete atıp masanın altına koydum.

Bana salak salak bakan kuzenlerime "Ne bakıyorsunuz?" Bakışını atdım.

"Hiç vazgeçmeyeceksin değilmi?"
Diye soran Alex'e

"Hayır! Salak salak konuşup beni sinirlendirme. Ayağa kalkıp hazırlanın. Gidiyoruz."

Diyip ters bir bakış atdım Alex'e

"Siz gitseniz? Ben kalsam? Cidden bu yerden gözüm su içmiyor. Burada kötü bir şeyler var. Bu sonumuz ola bilir"
Diyen Alex'e oflayıp, elimi uzatarak:

"10 saniye vaktin var ya kalkarsın bizimle gidersin yada seni burda bayıltıp ormanın derinliklerine atarım. Dedim'mi yapan birisi olduğumu biliyorsun?"

Alex yüzümü biraz tarayıp , korkmuş gözlerini yüzümden çekince zafer dolu bir gülümsemeyle elimi geri çekip Fionaya baktım:

"Ben önden gidiyorum. Hava karalıyor. Etrafı biraz inceleyeceğim. Sizde ben dönene kadar burada bekleyin? Ve hazırlanın ben dönünce hemen yola koyulucaz"

Dediğimde Alex hemen ayağa kalktı:
"Delimisin kızım sen? Ölümü bu kadar beklediğini  sabırsızca bilmiyordum? Ne yalnız incelemek? Ya bir şey olursa? Ne yapacağız biz?"

"Bir sakin olurmusun Alex? Merak etme hiç bir şey olmaz siz hazırlanın bende ormanı inceleyip 30 dakikaya geliyorum. Bak söz 30 dakikaya döneceğim. Dönmezsem polisi arayın ve beni bulun tamamı?"

Dedim Alex'e masum kedi bakışlarımı atarken. Yüzümü biraz inceledikten sonra oflayarak başını onaylar şekilde salladı.

"Yüzünü şöyle asma. Bir keresinde seninle değilde Fionayla sinemaya gitmiştim diye yüzünü asdın araba çarptı. Bir şey olursa senlik olur bak söylüyorum..."

Alex hemen gözlerini bana çevirip masum masum bir o kadarda şaşkın bakışlar yolladı.
Bakışlarına gülmemek için kendimi zor tutmuştum.

"Ben hazırım ve senle geliyorum Blair. İnkar etmiyorsun ve gidiyoruz"

Diyen Alex'in arkasında ki Fionaya hemen baktım.
Bana bakıp gülümseyen Fionayı oflayarak cevapladım:
"Hayır" dedim

Fiona kaşlarını çatdı ve:
"Blair eminmisin? Seni takip edeceğimi biliyorsun."

Evet yapardı. Fionaydı çünki. O bir karar verdimi hiç kimse vazgeçiremezdi onu.
Sonunda oflayıp onu onayladım.
"Tamam"

"Lan peki ben nolucam?" Diyen Alex'e baktık

"5 dakikan var hazırlanmazsan seni burda bırakıp gidiyoruz" Dedim

Alex hemen telaşla kafasıyla onaylayarak sırt çantasını aldı ve içindekilerini kontrol etdikten sonra bize taraf geldi:

"HADİ GİDELİM"

Onu onaylayıp klubeden çıktık.

Dışarıya adım atar atmaz büyük bir şiddetle rüzgar esti. Solan yapraklar böyle ıssız bir yerde uçarken korkunç bir görüntü yaranıyordu.

Yaranan soğuk yüzünden bi an irkildim.
Yanımdaki kuzenlerime baktığımda onlarında benden bir farkı olmadığını gördüm.

Etrafa korku dolu gözlerle bakıyorlardı.

"Hadi gidelim" onlara baktığımda biraz korkmuş gözlerle bana baktılar yutkunarak onayladırlar ve fenerlerini açarak arkamdan tereddüt dolu adımlarla gelmeye başladılar.

Orman olması gibi karanlıktı. Ay ışığının önünü ağaçlar kesiyordu. Ama fenerlerimiz olduğundan yolu görüyorduk.

Biraz irellemiştikki bir baykuşun tiz sesiyle olduğumuz yerde kaldık ve etrafa bakmaya başladık.

Alex aptalıysa bağırmaya başlamıştı.

Hemen ağzını elimle kapatıp susmasını sağladım.

"Ne bağırıyorsun? Çekeceksin başımıza belaylı" Diye fısıltıyla konuştum

"Zaten başımız belada değilmi???" Elimle ağzını tutduğumdan ne dediği anlaşılmıyordu.

"Ne diyorsun be " fısıltıyla diyip elimi ağzından çektim.

"Diyorumki zaten başımız belada değilmi? Baksana bu sessizlik ölüm sessizliği"

Etrafı biraz inceledim. Doğru söylüyordu. Fırtına öncesi sessizliğe benziyor. Şimdi benimde içime kurt düştü bak.

Alex sana ne diyeyim şimdi ben!

"Lan sessiz olması daha iyi değilmi kurt ve ya ayıyla karşılaşıp parçalanmakmı istiyorsun?" Dediğimde hemen kafasını sağa sola sallayarak onaylamadığını bildirmişti.

"Bir şey olmadan gitsek diyorum?" Diyen Fionaya baktım. Korkudan titriyordu. Yoksa soğuktanmıydı?

Neyse...

"Tamam" diyip yine irelleyecektimki Alex konuşunca durup ona baktım.

"Ayakkabımı bağlayayım. İpleri çözüldü" dedi teessüf eder gibi konuşarak .

"Tamam" Dedim.

Fiona hemen koluma girip benimle birlikte irellemeye başladı.

"Neden koluma girdinki şimdi sen?"

"Iııı...ş-şey sadece birazcık kork... şey yani üşüyorum. Yani üşüdüm o yüzden" dedi telaşlı birşekilde.

He sen söyledin bende inandım. Korktum demeye dili yetmiyorda.

Durup yüzümü Alex'e çevirdim:

"Gelsene" demiştim.

"Tamam bitti" diyip ayağa kalkmıştıki birden ayağı takılıp yere güzel bir kafa atdı.

Fiona ona bakıp büyük bir kahkaha atdı ama hemen ormanda olduğunu hatırlayacakki gülmeyi durdurdu.

"Gülmesene be" diyip ayağa kalkan Alex sinirle üstünü temizleyip yanımıza geldi.

Ama yinede düştü.

Fiona sessiz sakin bir şekilde gülmekten kriz geçiririken bende gülmemek için kendimi zor tutmuştum ama nafile...

"Ya noluyo bana ya" diyip hemen ayağa kalktı.

"Gülmeyin" dedi kısık bir ses tonunda sinirle

Biz hemen sustuk. Ama yinede birinin gülme sesini duyuyorduk. Birinin değilde sanki iki tane çocuğun...

"Ya... gülmeyin!!"
Dedi sinirle Alex.

Fiona hemen kısık bir ses tonunda koluma daha sıkı sarılarak cevapladı:

"Biz gülmüyoruz" dedi korku dolu bir sesle.

" PEKİ BU GÜLEN KİM?" Dedi Alex korkuyla.

"Galiba..." sözümü tanımadığım bir kız çocuğunun sesi kesti...

"ECELİNİZ!!"

"Lanet"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin