7

620 80 96
                                    

iyi okumalaar.♡

-

"Yunho silahlardan, silah seslerinden çok korkuyor. Bunun sebebi de... Gözünün önünde ailesinin silahlarla öldürmesi..."

Duyduklarım resmen midemi bulandırmıştı. Anneme ya da babama birinin zarar vermesi düşüncesi bile korkunçken Yunho'nun hali, çaresizce bana sığınması aklıma geldikçe sanki damarlarımdaki kan kaynıyordu.

"Annesini ve babasını vurmuşlar. Sadece o hayatta kalmış. Hem de daha 6 yaşındayken."

Bu kadarı bir çocuk için çok fazlaydı ama Yunho bunu yaşamıştı. Cidden ne söyleyeceğimi, ne yapacağımı bilemez bir hale gelmiştim.

"Mingi lütfen onu koru. Evi güvenli değil, bizim yanımız bile güvenli değil. Başarısı yüzünden yoluna taş koymaya çalışanlar var."

"Ben... Koruyacağım... Ama ölenleri duyduktan sonra çok sinirlendi. Bir daha yüzüme bakar mı bilmiyorum."

"Bakacak. Sana küsmez o."

"Anlamadım?"

Başını sallayarak ayağa kalktı. Ben de hızlıca onunle birlikte kalktım.

"Lafın gelişi yani, kindar biri değildir. Neyse, biz Jongho ile gidelim. Yarın yine geliriz görmeye. Bugün için de teşekkür ederim, arkadaşların olmasaydı tek başımıza halledemezdik. Tabii senin Yunho ile birlikte olman da çok işimize yaradı."

"Rica ederim. Keşke onu korkutmadan çözebilseydim."

"Sıkma canını, elinden gelenin fazlasını yaptın zaten."

Biz çalışma odasından çıkarken Jongho da merdivenlerden aşağı iniyordu. Üçümüz birlikte salona girdikten sonra koltuğun üstündeki eşyalarını aldılar.

"Yunho hyung uyudu. Çok sinirliydi ama biraz konuşunca sakinleştirip rahatlatmayı başardım. Uyanınca siz de üstüne çok gitmeyin lütfen."

"Uygun bir dille endişelerini gidereceğim merak etme."

Jongho'nun omzunu hafifçe sıkarken gülümsedi. Ardından dışarıya çıkıp ikisini de arabalarına kadar geçirdim.

"Numaramızı San'a verdim. Bir şey olursa haberdar edin ve lütfen anlattığım şeylerden haberi olmasın."

"Yunho için en iyisini yapacağımdan emin olun Yeosang."

Yeosang gülümseyerek şoför koltuğuna geçti. Jongho da yanına oturduktan sonra bahçeden çıkıp uzaklaştılar. Ben de etrafa kısaca göz atıp güvenliklerin yerinde olduğundan emin olduktan sonra eve girdim. Bizimkiler hâlâ salonda oturuyorlardı.

"Aç mısın?" dedi Seonghwa elindeki tabağı gösterirken.

"Yok değilim. Yunho'ya bakacağım, sonra da yatarım."

Benden cevap aldıktan sonra hepsi kendi işlerine döndüler. Ben de arkamı dönüp girişteki askılığa ceketimi astım. Ardından merdivenlere yönelip hızla kendi katıma çıktım. Sessiz adımlarla Yunho'nun kapısını açtım.

Üstündeki battaniyeyi boynuna kadar çekmiş, dizlerini de karnına yaslamış bir şekilde yatıyordu. Yanına yaklaşıp rahat uyuması için battaniyeyi biraz aşağı çektim. Kıpırdanmaya başlasa da uyanmadı.

Yine sessiz adamlarla kendi odama geçip üstümü bile değiştirmeden yatağa yattım. Kafam düşüncelerle doluydu. Bir yanda bu gece olanlar, bir yanda Yeosang'ın "o sana küsmez" demesi, hepsinden önce de Yunho ile ilgili öğrendiğim sırlar... 

Beynimin içini uyuşturan düşünceleri, cebimdeki ısrarla çalan telefon böldü. Elimi cebime attıktan sonra telefonun bana değil, Yunho'ya ait olduğunu farkettim. Kayıtlı olmayan bir numaraydı ama yine de açıp kulağıma götürdüm.

fall of king | yungiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin