15

515 78 152
                                    

iyi okumalaar.♡

-

Aldığımız haberle koşa koşa arabalara dağılıp sahaya doğru yola çıkmıştık. Ona çok kızgındım, hatta kendi ellerimle öldürmeyi bile düşünmüştüm ama şimdi başına bir şey gelmiş olması bütün hücrelerimin pişmanlıkla yanmasına sebep oluyordu.

"Wooyoung şu sıçtığımın arabasını daha hızlı sür artık!"

"Önümüzdeki kalabalığa göre elimden gelenin fazlasını bile yapıyorum!"

Polis merkezi sahaya yakın olduğundan hızlı gelmiştik. Başlangıç noktasının yaklaşık 2 kilometre uzağında, ormanlık alanın ortasından geçen yerde olmuştu kaza. Gökyüzünü simsiyah dumanlar kaplamıştı bile.

Durunca hemen inip koşarak yol üstündeki arabalara yaklaştım. Saymaya vaktim yoktu ama otuz civarı arabanın birbirine girdiğini görebiliyordum.

Aralarına girmek için yürürken birinin beni kolumdan tutarak durdurmasıyla olduğum yerde kaldım.

"Mingi arabaların patlama riski var!"

Hongjoong'un kolumdaki elinden kurtulup arabaların aralarındaki boşluklara girdim. Çoğu küle dönmüştü. Hızlı hızlı hareket ederken görmek istemediğim şeyi maalesef ki görmüştüm.

Bu plakaya sahip kırmızı parlak araba Yunho'nun arabasıydı. Ama her yeri o kadar yanmıştı ki, kırmızılığı seçmek imkansızdı. Adımlarım o tarafa yönelirken nefes almakta zorluk çektiğimi farkettim.

Arabanın metal kasası dışında her şey yanmıştı. Koltuklar, lastikler, camlar... İçinde canlı hiç bir şey yoktu...

"Yunho?"

Bir umutla karşılık beklemiştim. Ama yoktu işte. Bir saat öncesinde bağırıp, öldüreceğimi söylediğim Yunho karşımdaki arabanın içinde kül olup gitmişti.

Etrafımda birilerinin bağırdığını ve ağladığını duyuyordum. Ama hiç birinin benim içimde kopan fırtına kadar güçlü olmadığını farkedebiliyordum.

"Hepsi senin yüzünden oldu!"

Birinin beni göğsümden iteklemesiyle birkaç adım gerilemiştim. Karşımda Yeosang vardı.

"Sen neden girdin Yunho'nun hayatına!? Neden mahvettin onu!? Neden Mingi neden!?"

Ben olayları anlamaya çalışıyordum ve o da birileri gelip durdurana kadar göğsüme vurup beni itmeye devam etmişti.

"Her şey seninle telefonda konuştuktan sonra oldu! Wonder'ın sana saldırı düzenlemesinden korkuyordu. Uyardı ama dinlemedin! En sonunda böyle bir yola başvurdu! Tutuklanırsan yarışlara katılamazdın, böylece hem sen hem arkadaşların güvende kalacaktınız! Kendisi de katılmayacaktı... Ama yine anlamadan dinlemeden Yunho'yu aradın ve ona en ağır lafları ettin! Onu o kadar üzdün ki, kaza yapacağından emin olduğu yarışa katıldı!"

Duyduklarım kalbime çok daha fazla ağırlık yaparken düşmemek için yan tarafımdaki arabaya tutundum. Yeosang hâlâ bana bağırıyordu ama kulaklarımın uğultusundan duyamıyordum.

O an, yıllardır kurumuş göz pınarlarımdan bir damla yaşın düştüğünü hissettim. Ölümün kıyısından döndüğümde bile ortaya çıkmayan duygularım, şimdi bir sele dönüşüp beni içine çekiyordu.

"Mingi, sakin ol lütfen. Biliyorum çok zor bir durum-"

"Seonghwa. Ölmedi de. Yaşıyor, gelecek de yalvarırım..."

Beni kendine çekip yüzümü omzuna yasladığında gerçekten ağlamaya başlamıştım. Yunho'nun beni korumak için kendini öldürmesini kaldıramıyordum.

fall of king | yungiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin