8. "Gözden Irak, Gönülden Irak"

624 55 197
                                    

Tekrardan hello herkese.

Uyarımı buradayken yapayım. Tolstoy ve Dostoyevski aşığı bir insanımdır lakin Tolstoy bende bir tık ağır basar orası ayrı. Kurguda bundan sonraki bölümlerde Savaş ve Barış, Aşk ve Gurur ya da Gurur ve Ön yargı, Anna Karenina kesitlerine oldukça rastlayacağız. Ayrıca kitaplar sizlere kurgu hakkında pek çok bilgiyi de sunuyor. Bu da sizlere ufak bir spoiler olsun.

Daha ben okumamıştım bu kitapları diyorsanız spoiler yersiniz ona göre şimdiden uyarımı yapayım.

Yorum yapıp oy verenler bu yıl yurtdışında tatile gidiyormuş, ben öyle duydum!!!!!

İyi okumalarrr.

"Biliyor musunuz? Ben bu çağdan nefret ettim, etimle kemiğimle nefret ettim." der şair. Zira nefret edilecek olan çağ mıdır, yoksa insanlar mı? Bir metafordur orada yazarın kullandığı çağ kelimesi. Çağın içinde bulunanlardır, nefretlik olanlar. Biz insanoğlunun sadece bu çağla sınırlı değil yaptıkları. Bu çağda gün yüzüne çıkıyor teknoloji dediğimiz çılgınlık sayesinde. Ondan önceki zamanlarda zifiri karanlıkta yapılırdı insanlık dışı davranışlar, görüntü yok tanık yok, sadece masumların çığlıkları var. Geçmişinden geleceği hâlâ caniliği barındırması da cabası bazı insanların. İşte bundandır ki ne bu yüzyıl ne de ötekileri, ne hayvanlar ne de diğer varlıklar insanın insanlığa yaptığı kadar zarar veremez. Biz de nefret ettik insanlığa bu denli zarar veren insanlardan, etimizle kemiğimizle nefret ettik.

Albay Jeon'un çadırında beş dost tan ağarmadan aralarından biri göreve gidecek diye vedalaşmak için toplanmışlardı. "Bize zaten bilgilendirmek amacı ile yazacaksın ama öyle hâl hatır içinde yazasın, ha!" dedi Binbaşı Min.

"Keza hiçbir işim yokmuş gibi yazarım sana değil mi benim akıllım?" dalga geçerek uğraşıyordu büyük olan küçük ile.

"Her ne ise işte, özletme kendini abi bir an önce zevalsiz dönmeye bak sen." dedi tekrardan küçük olan. Sarıldılar sonra birbirlerine veda etmek amacı ile.

"Hazır hâlâ sen buradayken size danışacaklarım vardır." dedi Yüzbaşı Jantis, az önce Binbaşı ile sarılan Neff'e. "Sen öncü birlik ile gittiğin vakit Tanrı korusun oldu ki ani bir taarruz ile karşılaştınız ve bize haber geç gelir ise beklenmedik bir harpın ortasında kalırız. Ben derim ki yanımızda bulunan bu iki kasabadan gençleri alalım, kendilerini müdafaa etmeyi ve dahi gerekir ise silah kullanmayı da öğretelim. Çünkü düşman mihraklar gelir ise tüm içtimai birden müdafaa etmemiz meşakkatli olur. Kasabadaki gençlerde böylece bu bir ayda tetikte olurlar, biz ne vakit hep beraber Aden Ormanları'na gidersek de ardımızda en azından kendini müdafaa eden insanlar bırakmış oluruz." mantıklı buldukları planı dostlarına açıkladı Yüzbaşı Jantis. Diğerleri düşünür gibi etrafa bakınırken "Eğer ilgilenmeği arzu etmezseniz ben ve Harimann ilgileniriz." diye de ekledi onların düşünceli tavrına karşılık.

"Aslına bakarsan çok iyi bir plandır ama askeriyede ki gibi her genci o kadar basit eğitemezsiniz. Uğraştırır bazıları kanımca." bu sefer konuşan kişi biraz sonra görev için yola çıkacak olan Yüzbaşı Neff'ti.

Hepsinin bakışı masanın başında oturan kendilerinden rütbece üstün olan ve buradaki emir komuta zincirinin başı olan, son kararı söyleme yetkisine sahip Albay Jeon'a odaklanmıştı. "Ben de onaylarım o vakit ama ben ilgileneceğim." aralarında en genç olan konuşmuştu. Planı onaylamasına sevindiler ancak bir miktarda şaşkınlardı çünkü Jeffrey genelde bu tarz hususlarla ilgilenmezdi. Sevmezdi bu eğitmen olarak ilgilenmeyi çünkü bazen aşırı sabırsız olabiliyordu. Hepsi Albaya bakıp kafalarını salladılar.

"Charlie söylerim, bugün öğle vakitleri gider haber salar kasabalara. Önceliğimiz gönüllülük esaslı olsun. İsteyen gelsin ki hem isteklileri eğitmemiz daha kolay olur hem de insanlara bir şeyleri zorla dayatmamış oluruz." tekrardan diyeceklerini diyerek karar mekanizması olduğundan son noktayı koymuştu Albay.

SINS OF WAR'S || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin