6. "Gönüle Düşen İlk Acı"

757 73 550
                                    

Aslına bakarsanız bu fic benim aklımda en az iki yıldır vardı ama yazmaya cesaret edemiyordum ya da pek vaktim olmuyordu. Sonra artık bir eski arkadaşımın gazı ile biraz biraz yazmaya başladım.

Siz bu hikayeyi 2022'de okuyorsunuz ama ben 2021 ekim de çoktan yazmaya başlamıştım. Bu da küçük bir itiraf olsun.

Ayrıca eskiden bir arkadaşım ile okurken ficteki hep favori bölümlerimiz üçün katlarıydı tabii arada bir iki istisna bölüm var ama genelde 3, 6, 9 ,12, 15 falan diye gidiyordu. Bakalım sizlerin en beğendiği bölümler hangileri olacak. Uzun soluklu bir bölüm ile karşınızdayım. Bölüm 5.5k çünkü arkadaşlar. ~Şu an bölümleri düzenlerken kendime not düşeyim, 5k artık benim için çerez oldu ya cbxxmncmxnccm, Velvet Crowbar için 19k bölüm yazınca anlıyormuş insan, yük olurmuş kelimeler insana beee nmxzncmxncvvmvöv. Bu kurgum cidden kısa ve öz, ama değiştirmek istediğim yerler var mı, evet. Ama debut kurgu olduğu için silmiyorum ve bir iki düzeltme ile bırakıyorum.

Yorum yapıp oy verenlere öpücük atıyormuşum, ben öyle duydum!!!!!

İyi Okumalarrr.

İnsanoğlu düşmekten korkmaz zira korktukları gerçek yaralı bir şekilde ayağa kalkmaktır. Çünkü her insanın kalkmaya gücü yetmez. İsterler ki birileri onlara yardım eli uzatsın lakin can yakıcı bir gerçektir ki hayatta hep birileri olmaz. İşte kalkmayı tek başına gücü yetenler önceki hallerinde daha güçlü ve daha sağlam olurlar. Hemingway'in de dediği gibi "Bazıları bu kırıklardan daha güçlü ve daha parlak çıkıyor." Ondandır ki düşüp tek başına kalkanlar büyük yaralarını kendileri canlı canlı dikmişlerdir. Onların canlarını kolayca acıtamazsınız ancak onlar sizi çok kolay kanatır.

Albay yine çadırında onu uyutmayan kabusları ise zihninin derinliklerindeydi. Tan yeri ağarana kadar yine kömür karası gözlerine uyku girmemişti. O da yattığı döşemeden kalkmış masasının başına geçerek oturmuştu. Genel olarak zihninde ki planı sürekli tetkik eder, cüzi miktar dahi olsa kusur barındırmasını istemezdi. Muvaffakiyeti arzu ediyorsa, inkisarı hayale uğramak istemiyor ise daha çok bu hususa kendini vermeli ve düşünmeliydi. Kabul ederdi ki bu harp meşakkatliydi. Mamafih onunda yapabileceği şeyler kısıtlıydı.

Kendine yüklenmek konusunda da asla korkusuz değildi eli, her daim kendini suçlamak için çok bonkördü içi. O yüzden hata dahi barındırmayi istemez ve sürekli kendine kızardı bir yanlışında bile.

Taburda idmana başlamışlardı erleri. İçeriden oturduğu koltuğundan dahi duyuluyordu koşarken erlerinin Almanya için söyledikleri şarkıları. Albay ise sandalyesini geri iterek ayaklandı bulunduğu yerden. Yavaşça adımlayıp çadırının önüne gelmişti. Çadırının örtüsünü kaldırıp çıktı dışarı. Çadırının önünde durup temiz havadan ciğerleri patlayacak gibi olana kadar içine çekti ve sesli bir şekilde verdi bilahare ise Yüzbaşı Neff'in yanına gitmek için yürümeye başladı.

Mektep zamanlarından beri ne vakit aklını bir şey kurcalar olursa abisi gibi bildiği Neff Kim'in yanına giderdi. Ona anlatırdı dertlerini. O ise küçüğünü dikkatlice dinler ona çıkış yolu bulurdu her zaman. Mantıklı ve dikkatli bakmasını sağlardı büyük olan küçüğün. Adımlarını hızlandırdı Albay. Yüzbaşı Neff'in çadırının önüne gelmişti. Çadırın önünde nöbet tutan erler Albaylarını görünce hemen selam verdiler. Albay ise çadırın örtüsünü kaldırıp içeri adımladı. Yüzbaşı masasın da oturmuş vaziyette kitap okuyordu.

Albayı görünce konuşmaya başladı. "Hayır yani kaç yaşına gelmiş adamsın ancak insana sormadan çadırına böyle dalınır mı? İntikal edemiyor o güzel beynine bu husus." dedi Yüzbaşı. Albay ise yarım ağız sırıttı.

SINS OF WAR'S || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin