29. "Ölüm Kokan Biri, Muhakkak Ölümün Kundağından Düşmüştür De Ondan"

493 26 195
                                    

BEN GELDİM!

Sahiden de bittik be, bölümü yazarken de ben bittim.

Lütfen çok kızmayın bana, bu kurgu zihnimden çıkarken ancak böylesi bir tabana oturabilirdi. Seviyorum sizleri, dikkat edin çokça kendinize. Çok fazla da uzatarak sizi bölümden alıkoymak istemiyorum, kısa bir bilgi vereyim hemen o da bölüm yaklaşık 12,5k dinlene dinlene -ağlaya ağlaya🙃- okursunuz bence ya. Neyse yahu! Okuyunca görürsünüz.

Son kez. İyi Okumalarrr.

~ Yaklaşık 3 ay önce ~

"Albayım, içeri gelebilir miyim?" Charlie'nin sesini duymamla başımı gömdüğüm evraklardan kaldırmam bir olmuştu.

"Gel!" dedim tok sesimle. Uzun süredir çadırımdan dışarıya burnumu dahi çıkardığım yoktu, gideceğimiz vakitler yaklaştıkça omuzlarıma binen yükler de artıyordu çokça. Bu yüzden de kendime ait bir zaman yaratamıyordum bile, İvam'ı göremiyordum bile. Ne kadar çok hasret kalmıştım onun çehresine ama, bir kere yanıma sokulsa düşünmekten kafama sıkacağım hususlar kuş misali uçarak terk ederdi zihnimden beni sanki. Sıkıca sarılmalıydım ona, her bir zerresini içim ısınana değin de hissetmeliydim, usul usul sızdım onun zihninin kapılarına, köhne bir aziz gibi dadandım varlığının yüce bağlarına, kul köle oldum onun böylesi güzelliğinin acısına... Nasıl da canım yanıyor anne biliyor musun?.. Biliyor musun ki, geri dönemezsem kendime bir mezar değil de iki tane kazacağımın yükü ne de ağır... Bu aşk, planlarımın da ötesindeydi. Geldi, dumura uğrattı beni. Ben ki, hayatıma plandan öteye bir nefes dahi aldırmayan ben, nasıl olur da böylesine kendimi kaybedecek bir kuyunun dibine düşerek nefes alıyor oldum?.. Anne, sevebilirim değil mi ben de? Sevilebilirdim de değil mi... Sevmek, sevilmek bana ne de ırak lakin sen bunları pek işitme zira sevginin kundağından zar zor büyüttüğün oğlunun tıpkı babası gibi acımasız bir ölüm neferi olduğunu bilmek pek iyi etmez seni, üzgünüm anne...

Yahudi olduğunu öğrendiğim zaman bir on dakika güldüm, feleğin bize oynadığı kahpe oyuna. Teslim etmem gereken binlerce Yahudiden biri olan o, bense ona aşık olan bir Alman Albay... Tanrı senin gidişinden sonra bile benimle eğlenmeye hâlâ bayılıyor olmalıydı, yoksa Azrail'ine yardımcı olan bir kuluydum ben artık ne de sevmesi gereken değil mi... Ama Tanrında beni sevmiyor anne, Mareşal de sevmiyor, Fransızlar da... Bu liste uzar giderdi ama tek önemli olanı senin ve İva'nın sevgisiydi. Bu sevgilere sahibim ya, Tanrın şansına küssündü.

Aşığım ona, acıtıyor anne. Akılsızlık ediyorum, biliyorum bunu da ama nasıl olur da yapılmazdı zira bir tek zümrüt yeşillerini bana dikip baktı mı yelkenleri suya indiriyorken ben, nasıl olur da yapılmazdı akılsızlık... Benim aşkım, yüreğimin mantığının zirvesiydi ancak zihnim ise yüreğime dahi ağır gelecek olan acıların hatırlatıcısı gibiydi bu aşkta. Biz Jeonlar anne, bizim gibi adamlar, ne de aşık olmaması gereken zehirli yaratıklar...

Koşar adımlarla çadırımın içine girdi sağ kolum. Yüzü ise kıpkırmızı ve nefes nefese kalmış hâldeydi. "Albayım," soluklanmaya çalıştı, girdiği gibi hazır ola geçerek karşımda dimdik durdu sağ kolum.

"Rahat ol, asker!"

Uzun zamandır yanımda olan ve her daim gözüm kapalı bile güvendiğim askerimin bu kadar telaşlanıp karşımda dikildiği zamanlar bir elin parmağını geçmezdi. Telaşlanmasının sebebi de zinhar kendi hususları olmazdı, benim için telaşlanırdı, bana gelebileceğini tahmin ettiği zararları aklında tartar sonra bu denli telaşlanırdı. Yoksa benim askerim, en az benim kadar ölümden korkmazdı! En az benim kadar cesaretliydi, en az benim kadar dirayetli ve en az benim kadar da zorlukları göğüsleyebilen biriydi. Bu yüzden de sağ kolumdu Charlie benim. "Ne oldu, nedir bu ahvalin?" diye soru sordum o rahat ola geçerken.

SINS OF WAR'S || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin