13. "Bir Annenin Son Sözleri"

426 43 81
                                    

Merhabalar yeniden. Herkes iyidir umarım. İyi değilseniz de iyi olun. Bakın bölüm atıyorum.

Mezun tayfadanım bu arada. Geçen sene hatırı sayılır bir sıralama yaptım ama hiçbir zaman mimar ya da mühendis olmak istemediğimden bu sene yeniden gireceğim. Buradan tüm yks öğrencilerine selam. ~Kendime gelecekten not, şu an ünide 2.sınıfım ve sınav haftasında affedersiniz ama belamı sikiyorlar imdooxnmcxncvmxcncmcm.

Yorum yapıp oy atanlar istediği üniversiteyi kazanıyormuş, ben öyle duydum!!!!

İyi okumalarrr.

İnsanoğlu arafta bulur birden kendini. Arapçadan arf kökeninden gelmektedir bu kelam. Anlamı ise insanın bir bilinmezlikte kalması, iki ya da ikiden fazla seçenek arasında kalması, kararsızlık olarak diye tanımlanır öğretilerde. Araf arada kalmaktır. Karanlık ile aydınlığın, aşk ile nefretin, akıl ile deliliğin, ölüm ile yaşamın, hakikat ile yanılgının, iyi ile kötünün arasında kalmaktır. Arafta olmak bilmektir. Önüne konulan seçenekleri bildiğindendir, arada kalmak. Bundan mütevellit bilmemek bazen en güzel hediyedir der üstad. Bilmenin ağırlığıdır insanoğlunu arafta bırakan, bilince anlayarak vakıf olursun, anlayınca dillendirmek istersin oysa herkes bilmeyi arzu etmez bilahare bu döngüye sıkışıp kalırsın. Mamafih arafta olmak ceza mıdır mükafat mıdır orada bulunamayan bilemez zira iyi olanı seçmeyerek arafta kalır iseniz bu ceza, kötü olana vakıf olmayarak arafta kalır iseniz bu mükafat olur. Lakin önce neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmek gerekmektedir.

Sabahın ayazı üşüterek tüylerini diken diken ediyordu askerlerin. Geceden itibaren ateşlerin korları kalmıştı toprakta geriye. Sabah idmanları yapmak üzere hepsi yavaş yavaş uyanıyorlardı. İki Teğmen vardı ki çoktan kalkmışlar ve laf dalaşı ediyorlardı yine. "Bak seni temin ederim ki Canım Albayımın yaklaşık bir gündür olmamasının sebebiyeti meraklım benim yüzündendir." dedi esmer olan sarışına doğru.

Taburun orta yerinde ilgilenecekleri erleri bekliyordular. Erler gelen kadar ayakta laflıyorlardı. Ha onların atışmalarına laflama denirse. "Bre avanak, duyduk ya Üsteğmenden en son Leonard'ı çağırtmış yanına, meraklın senin de icabet etmiş zaten o vakitten beri sırra kadem basmıştır Albayım." anında yapıştırmıştı cevabı sarışın olan.

"Ben de sanki aksini savundum... Bana bilmişlik taslamayasın Teğmen bozuntusu Reiner." Esmer olan kelamlarını ederken Reiner tam karşısına pörtlettiği gözleri ile bakmaya başlamıştı. Stephan bu ahvalini anlamlandıramadı birden. "Al- aaa..." diye kal gelmişti birden sarışına.

"Anlıyorum inan ki seni. Sabahın ilk ışıklarında karşında benim gibi yakışıklı ve çekici birini gördüğünden ötürü dillerin tutuldu, iki ayağın bir pabu," diyemeden esmer olan, Reiner ise bir tane kafasına vurmuştu onun.

Stephan ise bu hareketine tam karşılık vermek için üzerine yürürken sarışın olan iki kollarından tutarak arkasını çevirdi esmerin. "Albayım, albayım... Bak göresin." dedi kulağına doğru esmerin hızlıca Teğmen Reiner.

Stephan şaşkın şaşkın gelen komutanlarına doğru bakıyordu. Stephan'ın sırtı ile Reiner'ın göğsü birbirlerine değiyor, sarışının elleri ise esmerin kollarını az önce o tarafa çevirdiğinden mütevellit sıkı sıkıya tutuyordu. İkisi de bu pozisyona nasıl geldiklerini algılayamamışlardı çünkü bu hâllerinden etkilenmiş olacaklardı ki çehrelerine pembe tonlar hakim olmaya başladı. Aralarında ki bu tensel teması ilk Teğmen Stephan iki adım ileriye doğru giderek bozmuştu. Etkilendiğini de belli etmemek amacı ile başladı her zaman gibi çenesine vurarak konuşmaya Teğmen Stephan.

"Ula Teğmen bozuntusu Reiner ne diye demezsin evvel?" diye sual yöneltti diğerine Teğmene esmer olan. "Avanak, gördüğüm gibi de," diyemeden Teğmen Stephan sesini tüm tabura duyurmak için bağırmaya tenezzül etti. Reiner ise onu konuşturmadığı için mütemadiyen olduğu gibi sadece gözlerini devirip öylece ayakta olduğu yerde dikildi bir müddet daha.

SINS OF WAR'S || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin