18. "Arzulanmayan Bir Hakikat, Ölüm"

479 33 80
                                    

Bu bölüm akılda kalan bazı soru işaretlerini yanıtlama açısından iyi bir bölüm. Dikkatli okuyun derim geleceğe yönelik belki spoiler vermişte olabilirim ama belki, yani belkiii.

Yeniden herkese selam diyeyim ve bu sefer uzatmadan direkt sadede gelelim.

Yorum yapıp oy verenler şu an canı ne çekerse onu yiyormuş, ben öyle duydum!!!!

İyi okumalarrr.

Şüpheye düştüğünüz oldu mu hiç? Peki bilir misiniz ki nedir bu şüphe? Terim anlamı; Şüphe veya kuşku, bir insanın, bir olay karşısında duyduğu emin olamama duygusu veya güvensizlik duygusudur. Şüphenin en genel tanımı ise; "inanç ve inançsızlık arasında kalan duygu" dur. Şüphe, çoğu insan için olağan bir duygu olsa da, kimi zaman bu duygu gereksiz veya aşırı olarak belirebilir. Aşırı şüphe duyan insanlara "paranoyak" veya "kuşkucu" adı verilir. Genel hatları ile şüpheyi böyle tanımlar bilimsel kitaplar amma sizce insana etki eden o sahici kuşku nedir? İnsanoğlu hilkati gereği sorgular ve düşler birçok şeyi. Düşündükçe de üzerinde o şeylerin bu defa bazı şüpheler edinir içten içe. İçini yer bitirir bu defa. İnandığın ne varsa silinir ve tek tek inşa ettiğin o güvenli kulelerin yıkılır zihninin şüpheleri dolayısıyla. "Şüphe tek hakikattir." derler. Doğrudur bu tabir belki, sizi uyanık ve dinç tutar beklenmedik hamlelere karşın hayatın ama bir o kadar da içten içe öldürür sizi sevdiklerinize karşın.

Gecenin karanlığı bir çarşaf misali örtüyordu gökyüzünü, ay ve yıldızlar ise karanlığa inat ışık saçarak süslüyorlardı bu çarşafı. Bu kara gök kubbenin altında bir askeri çadırın içinde dört komutan istişare ediyorlardı ellerine geçen mektup hakkında. "Bu çok kötü oldu bizim için, hem de çok." kızıl olan Yüzbaşı Harimann sıkıntı ile vermişti nefesini dışarı aynı, masada oturan ve hususu yeni işiten dostları gibi.

"Yani şimdi kasaba da bir ajan var hem de Fransa için bilgi gönderen." Albay ise abisi Jantis'in dediğine karşın sadece usulca başını sallamıştı. Binbaşı Yiannis ise anlık bir öfke ile oturduğu yerden kalkarak klasikleşmiş olduğu çadırda volta atmalarına başlamıştı gene.

"Nasıl halledeceğiz peki?" sual etti birden ayakta ileri geri yürürken Yiannis masadakilere. "Asıl muamma olan orası ya işte." dedi hemen Yüzbaşı Harimann düşünceli bir şekilde. Hemen aklında planlar uygulamaya da koyulmuştu aynı anda.

"Neff abim dönmek isterdi keşiften ama iki gün önce bir elçi Aden Ormanları'ndan kasabada ki muhbirlerinden el yazması bir mektubu Fransa'ya götürmek üzere geçince, biraz daha kalmaya karar vermiş. Her ay bilgi alış verişi yapacaklarmış. Yani şubat ayının bilgileri gitmeden elçiyi tutmuşlar yolda ama mart ayında yine mektup yazmadan evvel bulmalıyız o ajanı." Masada oturan iki Yüzbaşı ve ayakta şimdi olduğu yerde durup dostunu dinleyen Binbaşı da Albayı onaylamışlardı.

"Ayrıca Neff abim, bu aylık mektubu el yazısı ile yazamadığını ve acele etmesi gerektiğinden daktilo ile yazdığını bildirmiş sanki ajanın ağzındanmış gibi Fransa'ya bilgi gönderilen mektupta. Önümüzde ki ay yine bu şekilde yapamayız asla çünkü işkillenirler bu durum sonucunda." Elini şakaklarına götürerek yavaşça ovdu küçük olan. Başında hiç tasa yokmuşçasına yeni belalar açılıyordu, o ise bu duruma içten içe isyan ederek sitem etse de bir komutan olduğundan mütevellit dışarı yansıtmaması gerekiyordu ve olabildiğince kriz yönetimlerini sakin yöneterek askerlerine çokta belli etmeden bu hususu atlatmaya çalışıyordu genelde. Şimdi de aynı bu şekilde bu sorunun üstesinde geleceğine inanıyordu ya da umuyordu diyelim.

"Doğru çünkü bu tarz özel ajanların hepsinin mektubundan ki el yazısına, imzasına ve dahi var ise gizli kodlarına kadar bakarlar. Yalnızca bu taktik ile bir ay oyalayabiliriz iki tarafı da." Küçük olanın dediklerini tasdiklemişti bulundukları grupta askeri istihbarat ve ajanlardan sorumlu olarak onları iyi bilen Yüzbaşı Harimann.

SINS OF WAR'S || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin