Birçok düğümün açılmaya başlayacağı bölümler bu bölüm ve ondan sonraki bölümler arkadaşlar. Öyle bir önemlilikte olan bölümle karşınızdayım.
Herkese selam.
Fici yazarken tamamen klasik müzik dinledim. Özellikle bir playlist var onu da isteyen olursa linklerim diğer bölüm.
Yorum yapıp oy verenler kar montunun cebinde 200 lira buluyormuş, ben öyle duydum!!!
İyi okumalarrr.
Doğru nedir? Terim anlamı yalan olmayan, gerçek olandır. Doğru; bazen saf acı bazenleri ise neşedir. Bulunduğumuz dünyada herkesin dilinde pelesenktir lakin iş uygulamaya gelince ahkam kesenler yok olur bir anda. Peki doğru tek midir? Ya da herkesçe kabul görülenler gerçek doğrular mıdır? Herkesin doğrusu kendisine ile doğru herkes için aynı diyenler vardır. Zira fark etmez hangi tarafta olduğunuz çünkü eninde sonunda avucunuzda savunduğunuz "doğru" kavramı kalır. Ondandır ki Shakespeare şöyle der; "Hiçbir miras doğruluk kadar değerli değildir." Siz değerli olan doğru ile kalın çünkü acıda olsa neşede olsa en azından vicdan dediğimiz, size insanlık namına değer katan, vicdan huzur ile dolu olur.
Dışarıda gök gürüldüyordu, zifiri karanlıktı her yer kap kara. Yıldırım düşünce aydınlanıyordu sadece etraf. Üç katlı malikanenin ikinci katındaydım. Koridorda yürüyordum öylece. Etrafta tablolar, biblolar... Avcılığı seven bir adamın yüzünden doldurulmuş geyik kafası asılıydı tam koridorun sonuna. Kap karanlık olan bu yerde şimşek çakınca pencere tarafında kalan geyik kafasının bir kısmı aydınlanıyor diğer yarısı ise karanlığından bir şey kaybetmiyordu. Adım attım çünkü koridoru bitirip karşımdaki bakmadığım tek odaya girip bakmalıydım. Yavaşça adımımı tekrardan attım fakat birden gök gürleyince hızlıca koşmaya başladım. Sanki arkamdan biri beni kovalıyordu. Tez vakitte odanın kulpuna dayandım. Bulmam gerekiyordu onu artık amma her yere bakmıştım hiçbir yerde yoktu. Bir bakmadığım burası vardı. Malikanenin doğu kanadında ve az kullandığımız ikinci katta en köşede boş bir oda vardı. Bulup kazanmam gerekiyordu bunu da. Kaybetmeyi hiç sevmezdim, onun için hırsla kulpu aşağı indirdim. Kapı koyu kahverengi ve ahşaptandı kaldı ki buraya uğramadığımızdan menteşeleri paslanmış olacak ki gıcırdadı kapı. Yavaşça aralandı ve o...
Albay gördükleri yüzünden aniden uykusundan uyanmıştı. Kabusları... Yeniden baş gösteriyordu şu sıralar. O zamanları yeniden ve yeniden yaşıyordu bundandı ki uyumak dahi istemiyordu. Kalktığı döşeğin kenarında oturuyordu şimdi. Alnından boncuk boncuk terler firar etmişti. Sıkıntı ile verdi nefesini dışarı. Bazen sadece unutmak istiyordu bu gönül yakan anıyı ve onu. Kaldı ki o zaman da bu yük ağırdı şimdide. Unutmak sadece...
&
Gecenin ayazı bayağı üşütüyordu askerleri. Kasabadan gelen kıyafet ve battaniyeleri kullanıyorlardı şu günlerde. Askerlerin yattığı çadırın birinden bir Teğmen ayaklandı. "Gideyim de Destansı Yüzbaşılarımdan en yakışıklısı en gayri ihtiyari naifi olan Yüzbaşı Jantis mühimmat çadırında görev verdi, onu halledeyim." dedi Teğmen Stephan.
Yattığı yerden doğruldu sarışın olan. Önündeki bedeni süzdü bir iyice ardından ayaklandı yattığı yerden. "Soğuktur dışarısı, bir şey alasın üzerine."
"Kabanımı bulamam sabahtan beri çünkü sanırım atış yerinde unuttum." diye söylendi Teğmen Stephan. Esmerin kelamları üzerine sarışın ilerde yüklüğün üzerinden gidip kendi kabanını aldı. İlerledi ardından esmere doğru, tam karşısına geçerek kabanı esmerin omuzlarını örtecek şekilde bıraktı. Biraz geri adımladı ardından Teğmen Reiner. Hafif öksürdü esmer olan çünkü sarışının kendisine yaptığı bu hareketten etkilenmişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/299629836-288-k714501.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINS OF WAR'S || Taekook
Fanfic❝Ölüm kokan biri, muhakkak ölümün kundağından düşmüştür de ondan...❞ Bu kurgu 'angst sonlu' olup tamamlanmış bir kurgudur.