Ya hep ya hiç - 13

31.7K 2.8K 173
                                        

Karanlıkta yalnızdı. Dudaklarına kapanan eller gitmişti, sırtı boşluğa dayalıydı ve boğazına değen soğuk metal artık yoktu. Kaskatı bir vücutla ayakta dikilirken hissettiği tek şey, korkudan açılan kolye girişlerinin sızısıydı. Ellerini ensesine götürdüğünde, sıcak ve az miktardaki kanın, akmak üzere beklediğini gördü. Kan akımını azaltmak için avuçlarıyla baskı uyguladı ve hala hafifçe titreyen ellerle ışığın düğmesine dokundu. Pis ve dağınık elbise odasında kendisinden başka hiç kimse yoktu. Pencereler kapalıydı. Üstelik odadaki her küçük ayrıntı; dolaplar, sepetler, duvardaki soyut tablo, pencerenin yanındaki içi takılarla dolu raflar, kızın gözünün takıldığı her şey, ışıklar kapanmadan önceki yerindeydi. Az önce bir katilin ya da bir casusun odada bulunduğuna dair gösterebileceği tek bir kanıt yoktu.

Deliriyorum... diye düşündü. Bu sefer gerçekten kafayı yedim. Elbise dolabıyla duvar arasında kalan içi çaput dolu küçük sandıktan eski bir bez parçası aldı ve eline bulaşan kanı temizledi. Deliriyor olsa bile, bunu başkalarının görmesini istemiyordu. Ensesinde kalan az miktardaki kanı da bez parçasıyla sildikten sonra tedirgin bir ruh haliyle pencereyi açtı. Karşısına aniden biri çıkabilirmiş gibi aceleyle bezi toprak zemine fırlattıktan sonra, pencereyi kapattı. Hepsi saçmalık dedi kalbini rahatlatabilmek için. Yalnızca çok yorgunum ve çok stresliyim, hepsi bu yüzden. Büyütmeye gerek yok. Eğer gerçekten biri boğazıma bıçak dayamış olsaydı, şu an nefes alıyor olmazdım. Odanın kapısı açıldığında irkilerek arkasını döndü.

"Giyindin mi?" dedi yaşlı kadın içeri girerken. Kız, yüzüne daha sağlıklı bir ifade oturtmaya çalıştıktan sonra:

"Evet, Mathilda." dedi. Ağzı kupkuruydu, boğazını temizledikten sonra devam etti. "Teşekkür ederim."

"Sana çok yakıştı." Kız başını salladı ve:

"Kabalık ediyorsam kusura bakmayın." dedi. "Acaba banyo ne tarafta?"

"Karşı kapı." dedi kadın. Hira, yaşlı kadının kendisini süzdüğünü ve garip bir şeyler sezinlediğini fark etti. Yine de kadın bu konuda soru sormadan, "Ben çocukların yanına dönüyorum, kızım. İhtiyacın olursa seslen." diye ekledi.

Hira, yaşlı kadın ağır adımlarla odadan çıkarken gülümsemeye çalıştı. Yere sürünerek ilerleyen terliklerin sesi kaybolduğunda, gülümsemesi soldu ve hızlı adımlarla karşı kapıya yürüdü. Az önceki elbise odasının aksine tertemiz ve düzenli, bembeyaz banyoya girer girmez kapıyı kilitledi ve kapının önüne çöküp, başını dizlerinin arasına alarak toparlanmaya çalıştı. Her şey yolunda. Her şey yolunda. Bu üç kelimeye kendini yeterince inandırdıktan sonra ayağa kalktı ve boy aynasında kendine baktı. İlk dikkatini çeken, hafifçe solan ten rengiydi. Fakat sonra gözleri, boğazındaki belli belirsiz ize takıldı. Kalem izi olmasını ümit eder gibi, parmaklarıyla ovuşturarak açık pembe izi dağıtmaya çalıştı. Bu hareketi, izi daha da belirgin hale getirmekten başka bir işe yaramadığında durdu ve aynaya yaklaştı. Başka bir şey... diye düşündü. Mutlaka daha önce başka bir şey çizmiş olmalı. Hatırlamaya çalıştı, kafasının içi kimsenin olmadığı ıssız bir meydan gibiydi. Ağlamak ve gülme krizine yakalanmak arasındaki ince çizgide gidip geldikten sonra, vücudunu ateş bastığını hissetti. Ani bir dürtüyle, duş kabininden başlığı alıp, suyu en soğuk dereceye ayarladı ve kafasına tuttu. Buz gibi su başından dökülüp yüzüne akarken, biraz olsun kendine gelir gibi oldu. Sakinleşti ve kafasını toparlamaya çalıştı. Suyu kapattığında, ıslak saçlarından akan sular yeşil elbiseye damlıyor, naftalin kokulu eski zaman elbisesinde soluk su lekeleri oluşturuyordu. Saçlarını sıkıp suyunu akıttı ve ayağa kalktı. Bu zamana kadar delirmemiş olmam zaten başlı başına garipti dedi kendi kendine. Banyonun kapısı çalındığında, delirmiş olduğu gerçeğini sindirmeye çalışıyordu.

KOLYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin