Geniş çalışma masasının ortasında yanan mum alevinin ışığı, dört çift gözün karanlığına sahte bir aydınlık verirken; sessizlik, elle tutulacak kadar somut bir ağırlığa dönüşmüştü. Hira, rahatsızca kıpırdandı ve bilmem kaçıncı kez parmaklarını ensesindeki minik çıkıntıya götürdü.
"Kes artık şunu." diye mırıldandı Mete. Hira, çocuğun çatık kaşlarının kendisine baktığını gördüğünde, Mete'nin onu ilk kez gördüğü haline gittikçe daha çok benzediğini düşündü. Öfkeli, tehditkar ve kaba.
"Elimde değil." dedi Hira gücenmiş bir sesle. Gerçekten de elinde değildi. Farkında olmadan küçük noktayla oynarken buluyordu kendini.
Işıl, ikisine ölümcül bakışlar atarak tısladığında, Hira saçları artık koyu maviye çalan kızın hiç de yasal olmayan işine konsantre olması için sessizliğe gömüldü. Parlaklığı azaltılmış ekranın ışığında, yüzlerce yıllık birikimi taşıyan veritabanına kaçamak bir bakış attı. Araştırmanın sonucundan daha çok, eğer izinsiz internet erişimi kurdukları öğrenilirse başlarına ne geleceğini merak ediyordu. Belki bininci kez:
"Sorun olmayacağına emin misin?" diye fısıldadı.
Işıl, cevap vermeyi reddederek homurdandı. Araştırdığı eski ve yeni model çiplerin resimlerini parmaklarının hızlı hareketiyle değiştirdi.
Masanın karşı tarafında gözlerini kapatmış ve sandalyesinde yayılmış olan Deniz, konuşmaları duyduğuna dair işaret vermedi. Vericiyi fark ettiğinden beri, tek kelime etmemişti. Işıl ekranı yüzünde garip bir ifadeyle kapattığında, gözlerini aniden açıp, sabırsız bir ifadeyle masaya doğru eğildi.
"Yok, inanılır gibi değil ama yok." dedi kız sinirle. "Bu normal değil. Binlerce farklı çip gördüm şimdiye kadar ama hiçbirine benzemiyor."
"Al benden de o kadar." diye mırıldandı Mete. Bu durum gerçekten gururunu kırıyormuş gibiydi.
"Hira."
Hira, gereğinden fazla hızlı bir hareketle adını söyleyen taşıyıcıya döndü.
"İlk nöbetin ne zamandı?"
Hira hiç düşünmeden, "Arabada..." diye mırıldandı. "İlk kez arabada oldu, Mathilda'nın evinden döndüğümüz sabah."
"Vericiyi yerleştiren her kimse, sana o günden daha önce yaklaşmış biri olmalı." dedi Mete kaşlarını daha fazla çatarak. Uzun ve koyu saçları gözlerinin önüne düşünüyordu.
Hira, Mathilda'nın evinde yaşadığı garip tecrübeyi hatırladığında, ürperdiğini hissetti. Titrek bir sesle:
"Mathilda'nın evinde giyinirken birini ensemde hissettim. Boğazıma soğuk bir metal dayanmıştı." dedi.
Masadaki üç kişi aynı anda başını kaldırıp kıza baktı. Hira bakışlara karşılık vermeyerek:
"Işıkları açtığımda kimse yoktu, odada yalnızdım. Hayal ettiğimi sandım ya da bilmiyorum belki de gerçekten hayaldi." dedi hızlıca.
"Planlamamıştık." diye mırıldandı Mete. "Cadının evine gitmek ani bir karardı. Tesadüflere inanırım ama bu kadarı fazla. Eğer yaşadığın hayal değilse, başka biri geldiğini haber vermiş olmalı...O odada giyineceğini bilen biri."
"Ne yani? Bunları babaannem mi planladı?"
Işıl, Mete'ye ateş saçan gözlerle bakarken, Mete kızın bakışlarına aynı sertlikle cevap verdi.
"Alınganlık etmenin sırası değil." diye tısladığında, kız ateş saçan gözlerini tekrar masaya çevirerek toparlanmaya çalıştı.
"Mathilda'ya sor." dedi Deniz, doğrudan Işıl'a bakarak. "O ev göründüğünün aksine gizlice girilmesi kolay bir yer değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOLYE
Ciencia Ficción"Güneş'in ölmeye başladığı zamanlarda, Dünya'yı başka bir galaksiye taşıyacak güce sahip iki kolye icat edilir. Ne var ki kolyeyi taşıyacak iki kişinin, insanlığı korumak adına ödemesi gereken ağır bir bedel vardır. " Yeni devirde, dengeler değişmi...