Giriş.

1.1K 37 13
                                    

Küçükken her şey toz pembe görünür derler. Hiçbir şeyin farkında olmadığın düşünülür. Çünkü çocuksun ya, asla anlamazsın. Halbuki en çok çocuklar anlar.

Ben asla toz pembe görmedim hiçbir şeyi. Tam tersi her şey çok siyah beyazdı. Annem ve babam kavga ederdi, sonra annem yanıma gelirdi, her şey yolundaymış gibi bana gülümserdi. Ben de gerçekten her şey yolundaymış gibi yapardım, inanmış gibi.

Ama bilirdim. Yolunda gibi olan şeylerin yolunda olmadığını bilirdim. Mutsuzluğu görmeyi ben çok küçük yaşlarda öğrendim. Çocukken çocuk olamadım, olgun olmak zorundaydım, rol yapmak zorundaydım. Gülümserdim. Her şey güzel gibi.

Annem o kavgalardan sonra yanıma gelir ve uyumam için bana masal okurdu. Sanki masal okuyunca ben o masallarda hayal dünyasına girebilecekmişim ve her şeyi unutabilecekmişim gibi. Ama ben hiç unutamadım. Bazen uykuya dalardım ama çoğu zaman uyumuş gibi yapardım. Annem de alnıma bir öpücük bırakır, odamdan çıkarken kapımı kapatırdı. Ben de o gidince ağlamaya başlardım. Belki bu yüzden kimsenin yanında ağlayamıyordum. Çünkü ben güçlü olmak zorundaydım hep.

Babam bazen anneme el kaldırırdı, ağır kelimeler söylerdi. Annem de sessiz bir şekilde ağlardı ben duymayayım diye. Ama ben her şeyi merdivenin bir ucunda izlerdim, görürdüm, duyardım. Her şeyden haberim olurdu. Haberim yokmuş gibi davranırdım.

Bazen düşünürdüm, neden böyle diye. Neden tüm bunlar oluyor diye. Babam neden anneme bunu yapıyordu? Babam annemi bu şekilde mi seviyordu? Ama sevgi cidden böyle bir şey olabilir miydi ki? Bilmiyordum. Sadece canım acıyordu.

Korkuyordum.

Böyle anlarda kalbim küt küt atardı.

Ve suçlu hissederdim. Keşke babam anneme vurmak yerine bana vursaydı, yeter ki annemin canı yanmasaydı. Sanki tüm bunlar benim yüzümdendi. Bu yüzden babama küserdim, tüm bunları yaptığı için.

Odama geldiği zaman arkamı dönerdim ona. Beni sevdiğini söylerdi ama bunu davranışlarla hiç göstermemişti. Sevgi sadece söylemekle olur muydu? Bilmem.

Tüm bunlar içime kapanmama sebep olmuştu ya da ben belki de hep böyleydim. Okula gittiğimde tek başıma kalırdım hep. Kimseyle konuşmazdım. Sanki kendimi koruyordum. Kimsenin beni tanımasını istemiyordum. Tüm yaşadıklarımdan utanıyordum. Sanki tüm bunları sadece ben yaşıyor gibi hissediyordum. Sadece benim ailem böyle diye. Hak etmiyorum diye.

Konuşmayı da beceremezdim zaten. Çünkü az arkadaşım olmuştu, çok az. Ta ki bir kişiye kadar. Bir gün bir çocuk gelip benden silgimi istediği zaman, hayır dediğimde zorla alıp gittiği zaman. Nasıl da sinirlenmiştim ama. Sınıfını da bilmediğim için gidip alamamıştım silgimi. Arkasından gitmeyi de akıl edememiştim çünkü ne yapacağımı bilememiştim sinirden.

Sonra derse girmiştim, lise son sınıftaydım. Sinirden dersi dinleyememiştim. Nihayet teneffüs olduğunda çocuk beş dakika sonra sınıfıma gelmişti, sırıtarak. Silgim de elindeydi. Ben de hemen yanına gidip silgimi elinden almaya kalkmıştım ama elini havaya kaldırmış, almama engel olmuştu.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen? Silgimi geri ver."

"Ne olacak sanki sadece bir silgi." Dedi yine sırıtarak. Sinir olmamak elde değildi.

"Benden izinsiz aldın."

"Üzgün değilim."

Derin nefes almıştım.

"Sakince söylüyorum. Silgimi verir misin? Ayrıca seni tanımıyorum bile."

"Tanışalım o zaman. Ben Jungkook. Jeon Jungkook. Üçüncü sınıftayım, A şubesinde. Ya senin adın ne?"

With You | YoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin