IŞILDAYAN SÖZCÜKLER

80 3 3
                                    


 Mor ışıltının altında parıldayan yazılar göz kamaştırıyordu. Bu kadar gizem yetmiyormuş gibi yine aynı alfabe ile yazılmış yazı olması günlük ya da gizli bir araştırmanın bir sonucu olabilme ihtimalini çağrıştırıyordu. Geçmişimdeki sisli perdeyi biraz aralamış olacağım ki bu alfabeyi nasıl okuyacağımı hatırladım. Bu alfabeyi küçükken ben oluşturmuştum.

"Mavera
Kasımın on yedisi, iki bin on iki.
Cihan, benim, Deva.
Faydasız şifa, topuğundaki sırtlan. Ana rahimine düştüğümüzde de, oradan koparıldığımızda da biliyorduk üzerinde yerimizin bulunmadığını. Dört kişiyiz, sakil duran yerini bulamayan dört yoldaş. İlham aldığımız hikayenin bizi nasıl çepeçevre sardığını bilmeni istiyorum. Öyleyse dinle söyleyeceklerimi!
Sağır ressam kör çırağını uyardı, insan resimdekini görmez Leon, insan düşündüğünden öte değildir. Gördükleri zihnindekilerden ibaret. Dimitri bir kilise ressamıydı ama artık çizdiği resimleri kitaba uygun yapmaktan fena halde sıkılmıştı. Bir sallansa yer, yıkılsa tavan üstüne diye Tanrı'ya dua ederken buluyordu kendini. Bir iz bırakmak istiyordu, ona öğretileni değil ona ait olanı miras bırakacaktı dünyaya. O gün Dimitri'nin duası kabul edilmişti. Tüm evreni sarsan o devasa deprem Dimitri içindi, benim için değil. Ben tepeme yıkılan tavanla kalakalmıştım. Güzel boyanmış, göz alıcı tavanla. Şimdi güzelleşmiştim işte, tam da istediğin gibi kusursuzdum. Kusursuz bir lahit.
Bizler, dört arkadaş Dimitri olmak istiyoruz. Bir iz bırakmak, kusursuz bir lahit dikmek istiyoruz cihanın tam orta yerine. Doğduğumuzda cehennemin ortasında, yuttuğumuzda ateş larvalarını bir bir o sonu bilinmez lezada bir karar verdik. Nereye gidersek bizi bekleyen açık toprağı görmezden gelmek için and içtik. Bu araştırma değiştirecek cihanı, öyle güzel ki uğruna baş koyduğumuz yol. Bunun uçmaktan farkı yok...
Deva
Yoldaşlarım; İlkan, Seza ve Karaca."

İstemsizce akan gözyaşlarım, kalbimdeki buruk sancı, ellerimin titremesi, soluğumdaki kesiklik o günleri ne kadar özlediğimin ve bahsi geçen kişilere ne kadar koparılmaz bir bağ ile bağlandığımın habercisiydi. 

Ne olmuştu bize? Ah, düşüncesi bile ne büyük bir acı... Karanlıkta dahi olsam farkındaydım çok acı şeylerin yaşandığını. Sahi şu doktor defterde bahsi geçen kişilerden biri mi acaba? Öyle olmalı onu gördüğümde ki o tanıdık ve benzersiz his. Başımı bir yere mi çarptım acaba ne bu hafıza kaybı? Bir an önce beynimin karanlık tarafına ışık tutmalıyım. Okumaya devam etmeliyim ama hiç enerjimin olmadığı gerçeği ile kısa zamanda yüzleştim ve uyuyakaldım.


O sırada başka bir yerde karanlığı delip geçen iki gölge, tepedeki azizenin yanına doğru ilerliyordu. Kilitli karanlık bir odada pencereden yansıyan ay ışığının altında her şeye rağmen azize tüm ihtişamıyla parlıyordu. Gölgeler giyindikleri siyah cüppeler ve siyah maskelerle kendilerini iyi gizlemiş olsalar da azize geldiklerini hemen fark etmişti ve onları hemen tanımıştı. Buruk bir gülümseme ile gözleri kapalı bir şekilde konuşmaya ilk o başladı.

 
İ: Sizi bekliyordum. Kilit taşımız artık uyandı. Onu uyandırmak, girdiği şoktan kurtarmak çok zordu ama başardı. sonunda güce teslim olmak yerine onu yendi. Herkes güç ister ama çok az kişi gücün verdiği ağır yükü kaldırabilir. O kendindeki eksik parçaları tamamlarken siz de gerekli hazırlıkları yapın lütfen. Elde ettiğimiz gücün verdiği sorumlulukları yerine getirme zamanı yaklaşıyor.
K: Peki ya sen? Sen ne zaman kurtulacaksın bu karanlık zincirlerden? Onu kurtarabilmek için bu zincirlerle karanlık bir odaya hapsoldun.
İ: Onu yalnız ben kurtarabilirdim ve beni de yalnız o kurtarabilir.
S: O bize soru sorarsa ne kadarını anlatmalıyız?
İ: Anlatmanızı istemiyorum. Her şeyi kendi çözmeli. Bilmek istediği şeyler zaten onunla ve ben de yeteri kadar yardım ediyorum.
K: Zamanı gelinceye kadar tüm parçaları bulabilecek mi?
İ: O bunu başaracaktır. Unutmayın o kilit taşımız. Biz dört kişi olarak çıktık bu yola. Dördümüzde çok ağır sınavlardan geçtik. Hayatımızın hiçbir anı kolay değildi. Elde ettiğimiz güçler bizim kişiliğimize en uygun olacak şekilde verildi. Her birimiz kendi gücümüzle kendimiz başa çıkabilmeliyiz.
S: Şu an seni sadece kilit altında tutuyorlar ama o zaman gelince ölmene bile izin vermeyip ağır işkence yapacaklardır. Dikkatli ol lütfen.
İ: Ben onlardan daha güçlüyüm merak etme.
S: Haklısın. Geldiğimizi kimse fark etmeden gitmeliyiz.
K: Seninle sohbet etmeyi çok özledim. Umarım bu son ayrılığımız olur.
İ: Umarım..

Bir anlık rüzgar esintisi gibi geldikleri gibi gittiler. Azize dışında kimse gelişlerini fark etmedi.

Yoksa fark edildiler mi?


MAVERA : ZEVAHİR İLE BATININ ARAFINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin