VUSLATA ÇEYREK KALA

34 2 1
                                    


 Hastanenin uzun ve kalabalık koridoru. Her adımımda karşımda başka bir yabancı yüz...

 Yürüyorum ama beni sürükleyen ben değilim. İçimin gürültülü göğü, bulutlarının ağrısına tanıklık ettiğimden yağmur dilenemedim senden. Yoktu yüzüm. Bundandır toprağımın sancısının kupkuru olması. Akıtsam içimi kalmayacaktı yeryüzünün kurak bir yöresi. Ah Cihan görüyorsun değil mi, yer ile göğün ağrıyan yanına denk geldim şu koca asırda. Geçtiğim yolun izine bile yük oluyorum. Oysa onun ıslığı, fazlasıyla buyurgan. İradem, tutsaklığımı bilmemin özgürlüğü. O bana tutsak oluşumu fısıldar. Benim hala insan olduğuma inanmam için bir şeyler hissetmem gerek, diyordum tam. Tam o anda gözüme dolan hülasa ile körpecik anılarım yeşeriverdi. Ayaklarım beni öylece o gölün kıyısına sürükledi.

 Evime. Evim. Sen kıyıma vuruncaya dek beklemek için içimden yeminler ettim.

 Dudaklarımı aç Tanrım, aç ki yakarayım sana. Görüyorsun değil mi, bu avuç içlerimdekiler benim değil. Bu avuçladığım toprak ölüm kokuyor. Benim zambağım bu toprakta büyüyemez, biliyorsun. Ya al canımı kuruttuğun zambağımla ya da vadettiğin diriltme yetisiyle ondur bizi.

 Bir iz olmalı değil mi iyileşmeye başladığıma dair? Yakarmak sıyıramayacak beni, kalkmalıyım sıcak topraktan. Utandırmalıyım kendimi, sönmüş, tükenmiş zihnimi. Yürümeliyim şu karanlık mağaraya. O an silikçe aklıma yazdığım hikaye geliverdi. Kilisesi tepesine yıkılan ama o enkazı gülerek sırtlanan Dimitri'ye evirmişti zaman beni. Kendi kalemime mağlup edilmiştim. Öyleyse şimdi yerinip dövünmektense o mağarayı yerle bir etmeliyim, etmeliyim ki DEĞERLİ'yi hatırlamalıyım.

HATIRLA!!

 Ah karanlığa hapsolmuş beynim. Ah benliğimin sokağında bir yanıp bir sönen ışığım. Hiç değilse şu muhteşem ve anılarla dolu olan burada karanlıkta bırakma beni.

 Renklerin ahenkle birbirini tamamlayan uyumu. Sanki biri olmasa diğerleri eksik kalacak. Bu manzara bana bizi hatırlattı. Burası gibi hepimiz farklı bir renktik adeta.

 Gözlerimi kamaştıran güzellikler ve anılarıma duyduğum özlem bana çeşitli düşünceler düşündürmüştü. İşte tam karşımda bizim gizli yerimiz. Bu güzel manzaranın karşısında bir başkası olsa fark edemezdi orayı. Oraya gidip her köşesini didik didik etmeliydim. 

 Tam mağaraya doğru yönelmişken içimde tuhaf bir ürperti belirdi. Birilerinin beni izlediğini hissettim. Etrafıma baktığımda bana bakan kimseyi göremedim. Görünüşümden dolayı izleniliyor olmak çok da şaşırtıcı olmazdı. İçimdeki belirsiz ürperti adımlarımı daha hızlı atmama neden oluyordu. Nihayet mağaraya gelmiştim.

 Karanlık olacağını tahmin ettiğimden daha önce bulduğum feneri ve bir kaç yedek pili yanımda getirmiştim. Feneri açtım ve mağaranın içine doğru ilerledim.

 O sırada mağaranın dışında...

 Yedi karanlık gölge takip ettikleri adamın ardından mağaraya gireceklerdi ki hareketsiz kalıverdiler. Nefeslerini kesen ve onları hareketsiz kılan iki güçlü varlığı yeni fark edebilmişlerdi. Tek kelime bile etmelerine fırsat vermeden yedi gölgenin tüm gücünü alıp onları işlevsiz, zayıf insanlara dönüştürmüşlerdi. Zayıflamış, güçten düşmüş gölgeler tekrar hareket edebildiklerini fark eder etmez oradan hızlıca düşe kalka arkalarına bile bakmadan uzaklaşmışlardı. Gölgelerin uzaklaşmalarını izlerken bir yandan da gölün kenarındaki meşe ağacının altına oturan ikili kendi aralarında konuşmaya başladı.

S: Yine muhteşemdin altın gözlü karacam. Her gün kalbim sana daha çok hayran kalıyor. O göz kamaştırıcı altın gözlerini uzun zamandır görmüyordum.

Yüzü kızaran Karaca başını farklı bir yöne çevirdi.

K: Yanımda sen olduğun için güçlerimi kullanabildim. Çok kullanışlı bir gücün var. Sayende kimse fark etmeden tüm gölge adamları hallettik. Asıl övgüye layık olan sensin.

S: O zaman beni ödüllendirmeye ne dersin? Mesela dizine yatabilir miyim?

K: Hiç övmeye de gelmiyorsun. Fırsatını bulduğun zaman hemen bir şey istiyorsun. (Biraz duraksadıktan sonra karşısındakini üzmek istemediğinden isteğini kabul etti.) Peki, tamam. Uzan hadi.

Seza, Karaca'nın fikrini değiştirmesine izin vermeden hemen dizine uzandı muzip bir gülümsemeyle.

Karaca dizine uzanan Seza'nın bir yandan saçlarını okşuyordu bir yandan da konuşmaya devam ediyordu.

K: İlkan'ın dediği gibi oldu her şey. O gerçek bir azize. Ekibimizin beyni o resmen. Güçlerimizi kazanmadan önce bile gelecekle ilgili rüyalar görüyordu. Her defasında ona hayranlığım daha da artıyor.

S: Benim tatlı Karacam sen de çok özelsin. (Karaca'ya iltifat etmek için hiçbir fırsatı kaçırmayan Seza bir yandan da mağaraya doğru baktı.) Bu arada Deva mağarada bulması gerekeni bulacak mı acaba?

K: İlkan hiç yanılmadı. Onlar biz fark etmesek de hep beraber. Bir elmanın iki yarısı gibi. Çok acı çektiler, dostları olarak daha fazla acı çekmelerine engel olalım. Onlar için elimizden geleni yapalım.

Seza, Karaca'nın ani heyecanına gülerek karşılık verdi.

S: Haklısın. Elimizden geleni yapalım.

Karaca'nın heyecanlı yüzünü birden hüzün kapladı. İçini çekti.

K: 3 yıl önce onları koruyacak gücümüz yoktu ama artık var. Aynı şeylerin tekrar yaşanmasını istemiyorum.

Seza Karaca'nın yüzünü iki avucunun arasına alarak onu teselli etti.

S: Merak etme artık görünenin ötesini de görebiliyoruz .

MAVERA : ZEVAHİR İLE BATININ ARAFINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin