SEÇİMLERİN SONUCU:IŞIĞIN YİTİRİLİŞİ

18 2 0
                                    


 Felaketi zor bela bastırıyoruz Seza ile. Kendime yetemiyorum. Deva, faydasız şifa. Utancım, koyu gecenin ortasında yüzüm dönükken duvara içime bir yakut gibi yerleşiyor. Daha doğrusu varlığını anımsıyorum içimde hep var olan yerinin, yüzüm yakutun rengine çalınıyor. Şifa getireceğini bilsem omuzlarımın sana İlkan, bir an bile düşünmeden yaslardım başını. Öyle olmuyormuş biriciğim. Omuzlarımı kesen urganların zehri karıştı kanıma. Tenimin aksine karardı içim. Umutsuzlukla.

 Düşümde yalnız gördüm seni, durduğun yerden gölgeni gökyüzünü seyreden kendinden başka kime iliştireceğini bilemiyorsun. Öyle yalnız duruyorsun ki İlkan'ım, zamanı büküp göğüs kafesime sıkıştırıp heba edilen yıllarımızı ellerinden almak istiyorum.

 Uzaklık kavramına tabii değildir Tanrı ama ben tabiiyim. Yaklaşıyorum usul usul yanına. Unutturmak istercesine uzaklığımı bileğinin iç kısmındaki çizgiyi usulca öpüyorum. Nicedir bilemediğim ellerin yıkarken bendimi, uzanıyorum dizlerine. Cesur olmayan yüreğim kaynarken korkaklık kazanında, açmazken vadilerim çiçek, düş istiyorum kollarıma. Bu düş sonsuza dek sürsün istiyorum. O esnada aralanıyor yakut kırmızısı dudakların, bir şeyler mırıldanıyorsun. Duymak istiyorum seni. Oysa ben duyularından arındırılıp cennetin içinde öylece bırakılmış gibiyim. En nihayetinde yüzüme çarpınca dünya, şeytanın hantal ellerinden sıyrılıp şerre bulanmış küllerimle kalakalıyorum. Aralanıyor gözlerim, ellerimde kül kokusu. Yanı başımda Seza'yı buluyorum.

 Doğrulup yatağımdan pencereye doğru yürüyorum. Güneş bütün ihtişamı ile parlarken gökyüzünde bana inat, benliğimin karanlığa bulandığını ve ışığımı kaybettiğimi hissediyorum.

Birkaç saat önce 

 Deva kendi gücüne yenik düştü. Seza'nın sayesinde gücünü bir nebze de olsa kontrol altına alan Deva üstündeki kötü kokudan kurtulmak için Seza'nın da yardımı ile banyoya doğru gitti. Banyo yapıp, temiz kıyafetler giyindikten sonra yatağına uzandı gözyaşları ve bütün kırgınlıkları ile. Son defa İlkan'ı rüyasında gördü ama bu sefer sesini duyamadı. Işığının kayboluşunun ondan gidişinin bir ön gösterisiydi sanki.

 Seza, bütün gece Deva'nın başında beklemişti. Yine güçleri kontrolden çıkabileceğinden bir an bile gözüne uyku girmemişti. Deva'yı bütün gece izleyen Seza yüzündeki ifadelerden dostunun rüyasında neler gördüğünü kolaylıkla anlayabilmişti. Bir yandan da Karaca için endişelenen Seza neyse ki Karaca ile iletişime geçebilmişti.

 Uyanır uyanmaz pencere kenarına giden Deva'yı sakince izleyen Seza, dostunun yanına gidip omzuna elini koyarak onunla konuşmaya başladı.

S: Ne düşünüyorsun dostum? Biraz daha iyi misin?

 Deva pencereden gözlerini ayırmadan dostuna cevap verdi.

D: Geçmişi, şu anı ve geleceği... Unuttuklarımı, içinde bulunduğum durumu, yapmam gerekenleri... Sana sormam gereken çok soru var. Anılarımızı, yaptığımız araştırmaları hatırladım lakin neden bu durumdayız? Neden her şeyi unuttum? Neden İlkan orada bir başına? Neden onu sadece ben kurtarabilirim? Neden bilincim ilk yerine geldiğinde bana hiçbir şey anlatmadan uzaklaşıp gittin ve beni bir başıma bıraktın? Neden gördüğüm rüyada İlkan'ın sesini duyamadım? Neden görünüşüm değişti? Artık anlat bana lütfen Seza...

 Deva pencereden gözlerini ayırıp Seza'nın düşünceli yüzüne baktı. Seza tam konuşmaya başlayacaktı ki içeriye Karaca telaşla girdi. Hızlıca Deva'nın karşısına geçti ve kollarından tutarak yüzüne doğru büyük bir hüsranla baktı.

K: Sen İlkan'ın yanına mı gittin?

 Şaşkınlıkla karşısındakinin yüzüne baktı. Yıllar önce tanıdığı kişinin görünüşü değişse de hareketlerinden ve konuşmasından kim olduğunu anlayan Deva hüzünle Karaca'nın sorusuna cevap verdi.

D: Evet gittim Karaca. Kalbim beni onun yanına götürdü fakat o bana hemen geri dönmem gerektiğini söylediği için hemen yanından uzaklaştım. Neden soruyorsun ve nereden biliyorsun bunu?

 Deva'nın cevabı ile kendinden geçen Karaca yere düşecek iken Seza, Karaca'yı kollarından tutup masadaki sandalyeye oturttu. Ardından kendisi de  Karaca'nın önünde diz çöküp, elinden sıkıca kavrayıp Karaca'nın göz yaşlarını sildi. Kısık bir ses tonuyla korka korka sordu.

S: Korktuğumuz başımıza mı geldi yoksa?

 Karaca ağlaya ağlaya cevap verdi.

K: Evet. Maalesef..

D: Biri bana da ne olduğunu anlatabilir mi?

K: Anlaşılan henüz Seza anlatmaya başlamamış. Öyleyse ben anlatayım. En son ne hatırlıyorsun?

 Deva kendini düşünmeye zorladıktan kısa bir süre sonra Karaca'nın sorusuna cevap verdi.

D: En son profesörün beni bir yatağa bağlayıp bir kapsülün içine yerleştirdiğini hatırlıyorum.

K: İlkan, Seza ve ben de aynı şekilde profesör tarafından kapsüllere konulduk. Uyandığımızda araştırmamızın sonuçlarını üzerimizde gördük. Hepimizin kendine özgü güçleri vardı. Uyanmayan bir tek sen vardın. Profesör senin uyanman için elinden geleni yaptı ama uyandıramadı. Sonunda profesör, tek çare olarak İlkan'ın elde ettiği güç sayesinde uyanabileceğini söyledi. Birlikte seni laboratuvardan İlkan'ı gördüğün yere doğru taşıdık. İlkan güçlerini kullanmaya başladığında sen gözlerini açtın lakin (derince bir nefes alır) senden çıkan karanlık zincirler İlkan'ı sarıp sarmaladı. Uyanmıştın ama güçlerini kontrol edemiyordun. İlkan yine de sana yardım etmeye devam etti. Senin güçlerini bastırmanı sağladı. Vücudunun elde ettiğin güçleri kaldıramıyordun ve İlkan'ın gücü senin gücünü dengelemek için gerekiyordu. Saatler geçti. İlkan senin gücünü dengeleyebilmek için kendi gücünün bir kısmını sana aktardı. Senden yayılan siyah güç, siyaha yakın bir mor rengine dönüşünce görünüşünde bir anda değişti. Sakinleşmiştin sakinleşmesine de bu seferde kaybolmuş gibiydin. Gözlerin açıktı, yaşıyordun ama konuşamıyor bizleri duyamıyordun. Sanki senden geriye boş bir kabuk kalmıştı. Zamanla kendine geleceğini söyleyen İlkan, bizden sana bakmamızı istedi. Biz de Seza ile seni Seza'nın çalıştığı bu hastaneye getirdik. Seza'nın kazandığı güç sayesinde seni buraya getirmek ve sana bu odayı ayarlamak zor olmadı. Günler, haftalar, aylar, yıllar geçti. Biz senden umudumuzu kesmedik. Uyanacağın günü bekledik. Bu süre zarfında profesör farklı bir yüzünü gösterdi bize tabi. Sen uyanana kadar İlkan'ı orada tutsak tuttu. Profesörün senin güçlerine ihtiyacı vardı. İlkan'ı bu yüzden yanında tutuyordu. İlkan için uyanıp geleceğini biliyordu çünkü. İlkan madden o pis mağarada olsa bile hep seninle birlikteydi. Seninle tekrar bir arada olabilmek için elinden geleni yaptı. Sonunda yaptıkları meyvesini vermişti. Sen uyanmıştın ama hiçbir şey hatırlamıyordun. Senin için yapılması gerekenin en doğrusunu İlkan bildiğinden onun istediği şekilde hareket ettik. Bu yüzden karşına çıkmadım ve bu yüzden Seza sana bir şey söylemedi. O seni yavaş yavaş olacaklara hazırlamanın en doğrusu olduğunu söylüyordu. O senin için elinden geleni yaptı ama yaptığın yanlış seçim yüzünden İlkan... (duraksadı) Sen.. sen yanlış zamanda gittin oraya. Önce güçlerini kontrol altına almayı öğrenmeliydin. O senin yüzünden...

 Sözcükler düğümleniyordu boğazında. Daha fazla konuşmaya devam edemeyen Karaca, ellerini yüzüne doğru götürüp daha fazla gözyaşı döktü. Bu arada duydukları karşısında şok olan Deva'nın dizlerinin bağı çözüldü ve Karaca'nın ayaklarının önüne yığıldı. Deva sessizliğe boğulmuştu, acı gerçekleri artık öğrenmişti.

S: Ona ne oldu? Üzgün olduğunu biliyorum lakin sakince ne olduğunu anlatabilir misin ya da Pıtırcık'ın gördüklerini bize de gösterebilir misin?

 Seza'nın isteği üzerine Karaca bileğindeki baykuş çizimine yavaşça dokundu ve bileğinden odaya, ışıktan oluşan bembeyaz tüyleri ve altın gözleri ile Pıtırcık geldi. Odada bir tur attıktan sonra Karaca'nın dizine kondu. Karaca bir yandan Pıtırcık'ın tüylerini okşadı ve bir yandan da ona gördüklerini göstermesini istedi. Pıtırcık, Karaca'nın karşısındaki duvara baktı ve gözlerinden bir ışık çıkararak gördüklerini duvara yansıttı.

 Gördükleri hepsini hüsrana uğrattı.

 O sırada Deva'nın ağzından istemsizce şu sözcükler döküldü:

"Hayat seçimlerden ibaret, bazen seçimlerimizin sonuçları kaldıramayacağımız kadar büyük ağırlıklar yükler sırtımıza..."

MAVERA : ZEVAHİR İLE BATININ ARAFINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin