VERİTATES OCCULTAE REVELABUNTUR!

107 3 4
                                    

 Sırtımı kesiyor dayandığım pürüzlü kabuk. Sahiden hiçbir varlığın acıması yok bana. Öyle izler bırakmış ki bende ona dönüşmemi istediğini görüyorum suskunluğunda. Makus talihim yakamda lakin af dilemiyorum. Yüce görünen incirin önünde acizliğimi sergileyemem. O da çıt çıkmayan gecenin içinde ant içmişçesine susuyor. 

 Bu uçsuz bucaksız yerde, hudutları görünmeyen meleklerin parmak izlerini taşıyan görkemli yapı ve duyulmaktan ürken incir dışında burada bir hayat olabileceğini kanıtlayacak hiçbir emare yok. 

 Yıldızlar bile yok anlıyor musunuz? Yolunu kaybedenlerin pusulası bile bahşedilmiyor bana. Ölmeden çürümenin ızdırabından tutup, kimsesizliğin yarattığı korkuya değin ne varsa burada ama bir ışık bile yok. 

 Tanrım, önüme çıkan bu bilinmeyen lisanla nereye gideyim?

 Korku içime işlerken iliklerime kadar ürperiyorum. Tüylerimin tersine okşuyor sanki rüzgar. Rüzgar tanıdık bir kokuyu andırıyor sızlatıyor burnumu. Ne olduysa o anda oldu. İlahi yazıcının lafızları doldu kulağıma.

"Veritates occultae revelabuntur!"

 Bu ne anlama geliyordu. İlk defa duyduğum sözcükler beni iyice ürpertirken ani bir karanlık beni içine çekmişti. Tekrar gözlerimi açtığımda bulduğum kutu elimde soluk soluğaydım. Neydi bu şimdi rüya mıydı tüm bu yaşadıklarım. Elimdekilere bakınca rüya olmak için fazla gerçekçiydi. Sanki iki farklı dünya vardı da gözlerimi her kapadığımda kendimi farklı bir evrende buluyordum. İkisinin ortak yanları vardı tabi. Mesela bu sembol.

 Kutunun üzerindeki sembolde elimi gezdirdim. Büyük bir ustalık isteyen bu sembolün anlamı neydi acaba? Kulağıma fısıldanan o sözcüklerin anlamı da bir gizemdi tıpkı elimde tuttuklarım gibi. Bu birkaç saatte yaşadıklarım birbiri ile bağlantılı olmalıydı. Tesadüflere hiçbir zaman inanmadım.

 Bu yorucu ve yıpratıcı düşünceler kafamda gezintideyken derin bir nefes aldım ve gökyüzüne baktım az önce gördüğüm gökyüzüne kıyasla oldukça muhteşem görünüyordu. Parıldayan yıldızlar içimde umut yeşertiyordu. Daha yolun başındaydım, tüm bu yaşadıklarım beni nereye sürüklüyor bilmiyorum ama bu bulmacaları çözmekten başka bir seçenek sunmuyordu bana hayat. 

 Gözlerimi bilinmezlikten gerçekliğe açtığımdan beri ne yorucu bir zaman geçiriyorum böyle. Yavaşça ayağa kalktım. Uykumda bile dinlenmek yoktu bana. Hayatın bana getirdiklerini kabul etmekten başka çarem de yoktu. 

 Kaldığım o bana her yönden itici ve boş gelen odaya geri dönüp elimdeki ipuçlarını birleştirmeliydim. Nerden başlayacağımı düşüne düşüne ağır adımlarla odanın yolunu tuttum.


MAVERA : ZEVAHİR İLE BATININ ARAFINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin