Işığın beni getire getire bıraktığı yer, incir ağacı. Ne demeye geldim buraya, ışık bu kadar mı kör? Bir incir ağacı, Tanrım tam bir hayal kırıklığı. Üzerine yeminler edilmiş, öbek öbek kötülük yığılmış gövdesine. Hem kutsal hem vebal.
Zıtlığın vücut bulmuş hali bana beni anımsatıyor. Zihnim kutsanmış bir rahibenin kilisesi gibiyken bir yandan da odu tutuşmuş cehennem. Kabuklarından sızan varlığının teri, terime karışıyor. Ah biliyorum, sen sadece rüya olduğunu düşünüyorsun ama değil. Ben bunların hepsini yaşıyorum. İşaret parmağımın kenarındaki nasır her şeyin kanıtı.
Belki de ben, kuşanıp kendimi ve yine kendimden koruyorumdur. İncinmekten korkmanın sırası değildi. Beni hayal kırıklığına uğratan her şeyin bir an önce açığa çıkmasına olan umudum. Anlaşılan bana sunulan bu bulmacalar bütünün sonunu getirene kadar fazla bir beklentiye girmemeliyim. Öylesine karanlıktayım ki yıkılmaya hazır bir biblo gibi tutunuyorum hayata.
Aradığım bana yol gösterecek bir ışık değil miydi zaten? Işık beni buraya getirdiğine göre mutlaka burada bir şeyler olmalıydı. Bir yandan ipucu ararken bir yandan da daha yeni başladığımın farkına vardım. Yaşamı tükenmiş her an kırılmaya hazır çürümüş dallarının arasından ipucu ararken gözlerim köklerine doğru gitti. Bir tümsek vardı. Yıllar önce oluştuğu belliydi ama yine de bir umut aradığım ipucu orada olabilirdi. Kupkuru çatlamış ellerimle o tümseği kazmaya başladım.
Tenimi saran ürperti, başıma giren apansız ağrı benim tümseği kazmama engel olamadı. Sonunda sert bir cisim buldum. Eski meşe ağacından yapılmış bir kutu ve yine aynı sembol. Sanırım aradığım ipucuyu bulmuştum.
Alnımdan akan boncuk boncuk terler, soluk soluğa nefes alışım ne kadar yorulduğumu fark etmemi sağladı. Acı acı biraz nefes alıp biraz dinlendikten sonra kutuyu açmaya çalıştım. Yanımda bulduğum sert bir taşla kilidini kırıp kutuyu açtım.
Kutunun içinde eski bir ansiklopedi, kırık bir fener ve mürekkebi bitmiş bir kalem vardı ve tabi ki bir not. Aynı alfabe ile yazılmıştı ama bu sefer ne yazdığını okuyamadım. Elimdekilere bakıp derin bir nefes aldım. Geri dönüş vakti gelmişti.
Bulmacanın ilk parçalarını birleştirip devam etmeliydim. Hayatım yeni doğmuş bebekler gibiydi. Uzun süreden sonra bu yaşadıklarım beni çok yoruyor olsa gerek göz kapaklarım ağırlaştı ve gökyüzünün muhteşem mavisine bakarken uyuyakaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVERA : ZEVAHİR İLE BATININ ARAFINDA
FantastikGördüklerimiz bize yeteri kadar bilgi vermez. Bildiğimizi sandıklarımızın bile görünmeyen sırları olabilir. Mavera kısacası görünenin ötesini; yaşamın ardındakileri bulmak isteyen, araştıran kişilerin hikayesi. Karanlığa hapsolmuş bir zihin... Sevgi...