elli iki

444 72 32
                                    

"Gökçe salak mısın niye heyecanlandırıyorsun beni?" diye kızarak kolunu çimdikledim.

Gökçe'nin evindeydim ve birazdan Berkin de gelecekti. Gökçe dakikalardır bir şeyler söyleyerek beni heyecanlandırmaya çalışıyordu.

"Heyecanlan zaten kızım. Seni çok seven, her şeyini bilen birisi az sonea yanında olacak. Yanında gerilmeyecek misin? Eskiden arkadaşın olan Berkin değil sonuçta, daha farklı hissetmek zorundasın."

Gökçe konuştukça geriliyordum gerçekten.

"Her zamanki Berkin gelecek Gökçe saçmalama."

Değişmemişti ya sonuçta.

"Az sonra görüşürüz." diyerek bacak bacak üstüne atıp geriye yaslanınca dik dik suratına baktım.

Berkin'le daha dün konuşmuş olduğumuz için bugün nasıl olacaktık bilmiyordum.

Eğer Berkin farklı davranırsa ben daha çok gerilirdim, buna emindim.

Evin zili çaldığında Gökçe'ye baktım hemen. "Git sen aç." diye konuştum. Heyecanlıydım gerçekten.

"Yoo, git sen aç." deyip telefonunu eline aldı. Umursamaz bir şekilde telefonla uğraşmaya başladığında zil tekrar çalmıştı.

Yerimden kalkıp mecburen kapıya gittim. Kapı kulpunu tutarken nefesimi de tutmuştum.

Kapıyı açar açmaz Berkin'in suratını gördüm. "Selam." diyerek içeri adımladı. "Selam." diye sessiz bir şekilde karşılık verdim.

"Hoş geldin Berkin!" Gökçe'nin içeriden yüksek sesi duyulunca Berkin başını o tarafa çevirdi.

"Hoş buldum ev sahibi!" diye o da bağırdı.

Tamam, sakinim. Her zamanki Berkin işte.

"Geçsene." dediğimde yürümek aklına gelmiş olmalı ki sonunda yürüdü. Birlikte Gökçe'nin yanına gittik.

Ben direkt yatağa otururken Berkin de tekli koltuğa oturmuştu.

Berkin her zamanki Berkin değildi.

Koltuğa oturmuş sessizce bekliyordu. Eski Berkin şu an direkt saçma sapan konuşmaya başlardı.

"Ne bu sessizlik?" Gökçe konuşunca Berkin bana bakmış ve göz göze gelmiştik. Ama hemen gözlerimizi birbirinden kaçırdık.

"Siz böyle davranırsanız ben sizi evimden kovarım haberiniz olsun." derken oturduğu yerden kalktı. "Ellerimle yaptığım limonatamdan getireyim de biraz beyniniz gelişsin." diyerek mutfağa geçtiğinde Berkin'le yalnız kalmıştık.

"Berkin eskisi gibi davranamaz mısın?" diye konuştum dayanamayarak.

"Şu anki tavrım istemli yaptığım bir şey değil." diye sessizce konuştu. "Saçlarımdan ayaklarıma kadar gerişmiş hissediyorum." Yine dürüstlüğü üzerindeydi.

"İlk defa karşımda hislerimi bilerek oturuyorsun. Gerilmemem imkansız." dediğinde gülümsemiştim. Bu halleri de hoşuma gitmişti, imdat.

"Eski Berkin gibi olmazsan ben de gerilirim. Böyle ikimiz de gergin gergin otururuz." diye konuştum. Önceki gibi olursa onunla daha yakın olabilirdim.

"Alışmam için bana biraz zaman ver." dediği sıra Gökçe içeri girdi. "Alın bakalım." diyerek ikimize de birer bardak limonata uzattı.

"Sen içmiyor musun?" diye sordum. "Ben kraliçe olduğum için önce siz tadın, ölmezseniz ben de içerim."

"Kraliçeye bak bize hizmet ediyor." Berkin dalga geçerek konuştuğunda Gökçe ona kötü zannettiği bakışlarından attı.

Elimdeki limonatan bir yudum aldım. Gayet güzel tadı vardı. "Zehir katmadıysan ölmeyiz, güzel olmuş." diye konuştum.

Hoşça Kal | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin