kırk bir

461 75 39
                                    

"Kapanın, bitsin artık, bıktım ya." Söylene söylene üzerimi giyiyordum. Okula gidiyordum tabii ki. Son zamanlarda çok devamsızlık yaptığım için sınıftakilere not için yalvarmam lazımdı.

Hepsi Eray salağı yüzündendi.

Eray'ı bazen görüyor olsam da gerçekten umurumda değildi. Başka birisini severken benimle olması elbette kalbimi kırmıştı ama çok da büyük bir şekilde yıkılmamıştım.

Eray'ı seviyordum ama aşkından da ölüp bitmiyordum. Zaten ilişkimizin son günlerinde tamamen bıktırmıştı kendinden. Eh bir de benden uzaklaşması vardı tabii.

Eray'la yollarımızı ayıralı bir aydan fazla süre geçmişti. Eray birkaç kez konuşmak istese de net bir şekilde istemediğimi belirttiğim için o da uzatmamıştı.

Esas konu Berkin'di.

Hâlâ ve hâlâ eskisi gibi değildik. O mu uzak davranıyordu yoksa ben mi uzaktım anlayamıyordum da.

Berkin'e karşı olan mesafeli tavırlarıma alıştığından o da bana mesafeli davranmaya başlamıştı sanırım.

Gökçe'yle çok yakınlardı. Benimle herhangi bir arkadaşıyla konuşuyormuş gibi konuşuyordu.

Eskiden iki lafından birisi Kumruşum olurdu ama şimdi bu kelimeyi çok nadir duyuyordum.

Bugün Gökçe'yle birlikte kahvaltıya gitmişlerdi. Beni de çağırmışlardı ama ben gitmek istememiştim. Niye istemediğimi bilmiyordun.

Ergen triplerine girmiş birisi gibi hissediyordum.

Nasıl düzeleceğimi bilmiyordum.

Tamamen hazır olduğuma emin olunca evden çıktım. Kulağıma kulaklıklarımı takıp sakin adımlarla durağa doğru yürümeye başladım.

En yakın arkadaşımla aramın bozulmasından korkuyordum. Ve sanırım bu yaşanmıştı.

Berkin bana yakın davranmak için, benim açtığım mesafeyi kapatmak için çok uğraşmıştı. Belki de tek başına çabalamaktan yorulmuştu. Haklıydı da.

Mesafeyi açtığım gibi kapatmam lazımdı. En yakın arkadaşımı kaybetmek istemiyorum deyip göz göre göre kaybetmem aptallıktı.

Yanımda bir araba durduğunda kaşlarımı çatarak arabaya dönmüştüm ki pencereden sırıtarak bana bakan yüzü gördüm.

"Ne işiniz var burada?" diye gülerek sordum. "Bin hadi, konuşma." Kafamı sallayarak arka kapıyı açıp arabaya bindim.

"Siz kahvaltıya gitmeyecek miydiniz?" diye sorarken ön koltukların arasından kafamı uzattım.

"Sensiz boğazımdan geçmedi." diyerek bana baktı Gökçe. Gülümsedim sadece.

Berkin'e baktığımda yüzünde her zaman olan bize özel gülümsemesiyle arabayı sürüyordu.

"Arabayı nasıl aldın yine?" diye sordum. Berkin dikiz aynasından bana baktı.

"Mükemmel yalvarma seanslarım sayesinde." deyince güldüm.

Kumru salaklık yapmayı bırakıp eski halinize döndürmen lazım bu ilişkiyi.

"Benim dersim var ama." diyerek ikisine de baktım. Kahvaltıya gidemezdim.

"Ay biliyoruz be. Biz zaten yaptık kahvaltımızı. Okula gittiğimiz için seni almaya geldik." Gökçe konuştuğunda kolunu çimdikledim.

"Hani boğazından geçmemişti bensiz?" Omuzlarını silkti. "Niye geçmesin canım, gayet de güzel yedim."

Kollarımı göğsümde bağlayarak geriye yaslandım.

"Hiç boşuna küsme. Gelseydin birlikte yapardık kahvaltımızı." Haklı olması küsmeyeceğim anlamına gelmezdi.

Kulağımda kısık sesle çalan şarkıyı fark edince kulaklıklarımı çıkarıp çantama attım.

Arabanın önünde gördüğüm şeyle yine öne kaydın ve koltukların arasından kafamı uzattım. "Berkin, şapkanı bana versene bugün."

Berkin şapkasına bakıp kafasını iki yana salladı. "Bugün saçlarımı saklamam lazım."

Kafamı kaldırarak saçlarına baktım. Elimi kaldırıp saçlarına dokundum. Bunu yaparkem bile aslında yapmamam lazımmış gibi bir his vardı içimde. Bu hissi geçirmem lazımdı. Yoksa asla eskisi gibi olamazdık.

"Saçlarının neyi var da ya?" derken parmaklarımı saçlarının araında gezdirip çektim.

"Bugün gözüme güzel gözükmüyorlar." dedi ama güzeldi. "Hayır güzel duruyor."

"Bana güzel gözükmüyor. Şapkamdan uzak dur." dese de öne doğru atılarak şapkasını elime aldım.

"Bana ne?" derken kafama taktım. Aynaya bakaran saçlarımı düzelttim.

"Bana daha çok yakıştı." diyerek sırıttım. "Değil mi Gökçe?" Gökçe'ye baktığımda bana döndü.

"Bu beni hiç alakadar etmez." Kendisinden beklenen bir cevap vermişti.

"Başka bir gün şapkamı alabilirsin ama bugün vermem. O yüzden ben kafandan çıkarmadan kendin çıkar."

Berkin'in söylediklerine burun kıvırdım. Şimdilik çıkarmayı düşünmüyordum.

Biraz sonra üniversiteye gelmiştik. Arabadan ilk inen ben oldum. Onlar da inip yanıma geldiğinde Berkin kafamdaki şapkaya uzandı.

"Ya hayır." deyip geriye bir adım attım. Arkadaşlarımın kıyafetlerini almayacaksam neden arkadaşımdılar?

Berkin bir anda parmaklarıyla burnumu şıkıştırarak beni kendisine çekti. "Bugün olmaz dedim." deyip başımdan şapkayı çıkardı. Burnum hâlâ parmaklarının arasındaydı.

"Eline sümküreyim mi?" dememle anında elini çekti. "Iyy."

"Hadi herkes faküktesine." Gökçe konuşunca başımızı salladık.

"Benim dersim yok ama ağlayın." Gökçe bizimle dalga geçerek arkasını dönüp gitti. Dersi olmasa da erkenden gelip buralarda takılmayı seven birisiydi.

"Berkin." diyen sesi duyunca gözlerimi Gökçe'nin sırtından çevirdim. Sol taraftan bize doğru gelen Azra'ydı.

"Derse geliyor musun?" dedi yanımıza ulaşınca. "Evet." Azra gülümsediğinde kaşlarım kıskançlıkla çatılmıştı.

Milyon defa dediğim gibi arkadaşlarımın sevgili yapmasını sevmezdim.

"Birlikte gidelim mi?" Berkin onun sorusuna başını sallayıp bana baktı. "Sonra görüşürüz."

"Görüşürüz." diye mırıldandım. Azra'yla Berkin giderken suratsız bir ifadeyle onları izledim.

*
Artık Berkin'le Kumru'nun aşk yaşadığı dönemlere gelmek istiyorum imdat

Yorumlarınızı bekliyorummm

Yıldızı parlatmayı unutmayalım❤

Hoşça Kal | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin