"Cesaret hiç bir şeyden korkmamak değildir. Cesaret korktuğun halde karşı koymak, kaçmamak demektir."Ölümlü bir yazarın şuan adını hatırlamadığı bir kitabında okumuştu Seungmin bu cümleyi. Felix'in, babasını ziyaretten dönerken getirdiği yahut Chan'ın görev dönüşü zamanı olursa uğradığı eski bir sahaftan aldığı kalınca bir kitaptı.
Bu cümlenin kendini anlattığını düşünmüştü hep. Korkusuz bir çocuktu Seungmin. Tanrılardan dahi korkmuyordu. Ama cesur değildi. Onlara baş kaldırmamıştı hiç bir zaman.
Ellerindeki mücevher işli hançerlerin kabzalarını sıkıca tutan, kılıçlarını tereddütsüzce çeken, hiç düşünmeden mızrağına davranan ve göğsünü gererek ellerini ileri uzatmış bir şekilde karşılarındaki lanetli tanrıçaya kafa tutan arkadaşlarının aksine.
"Tanrıların Çocukları..." diye yüzündeki şeytani gülümsemeyle birlikte tiksinircesine tısladı yılan saçlı kadın.
Gözündeki zift siyahı gözlüğün ardından öfkeyle bakıyordu karşısındaki çocuklara. Buraya onlardan yüzlercesi gelmişti belki de.
Fakat daha geçit açılır açılmaz fark etmişti onların diğerleri gibi olmadığını.
Yeryüzündeki melezlerin en güçlüleri karşısındaydı şimdi.
Histerik bir şekilde güldü Tanrıça. İlk defa ona çekilen silahlar görmüyordu. Fakat korkularını bu kadar iyi gizleyen melezleri ilk defa görüyordu.
Kibirle onları süzdü ve diğerlerinin aksine hiç bir silahın yahut gücünün arkasına saklanmamış olan bedende durdu gözleri.
Karşısındaki beden hissettiği bakışlara korkusuzca karşılık verdiğinde hayret ve ilgiyle baktı ona Tanrıça.
"Medusa." diye sakin, melodik fakat sert olan sesle kaşlarını çattı.
Diğer melezler ona şaşkınca ve onaylamaz bir şekilde bakarken sanki zift siyahı camların arkasını görüyormuşçasına gözlerini dikti Seungmin karşısındaki bedenin göz(lük)lerine.
Medusa ise bu ukala çocuğu ilgiyle süzmeye devam etti.
Yerleri süpüren bembeyaz elbisesi ile yavaş bir şekilde adeta süzülürcesine yürümeye başladığında hedefiyle arasına giren bedenlere ve boğazına dayanan kılıçlara alayla baktı.
Minho ve Changbin küçüklerini hızla arkalarına alırken Hyunjin ve Chan bir saniye bile tereddüt etmeden kılıçlarını çekmişlerdi.
Şuan karşılarındaki - lanetli olarak anılsa da - bir tanrıçaydı. Fakat bu umurlarında değildi. Çocukluklarından beri belki de yüzlerce yaratıkla, iblisle savaşmışlardı. Ve şuan karşılarında duran kadın hepsinin toplamından bile güçlü olsa dahi en iyi yaptıkları şeyi yapmaktan, savaşmaktan gocunmayacaklardı.
Bunu fark ettiğinde, saçlarının yerinde dolaşan yılanlarını okşadı ve aynı alayla güldü Medusa. Kafasını hafifçe yana yatırıp dudaklarını yaladıktan sonra bir an bile gözlerini çekmediği yüze baktı ısrarla.
"Kim olduğumu biliyorsun. Peki.. Ne olduğumu biliyor musun?"
Kısık, ürpertici fakat bir o kadar da hayran olunası ses mermer duvarlarda yankılanırken kısa bir nefes aldı Artemis Oğlu.
"Medusa.. Saçları yılan, gözleri cehennem kadın.. Lanetli Tanrıça.."
Karşısındaki çocuğun düz bir ifadeyle, adeta ezbere bildiği bir şiiri okur gibi kurduğu cümlelere histerik bir şekilde güldü Medusa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRILARIN ÇOCUKLARI (Stray Kids/Hyunmin)
Fantasy"Tarihe karşı gelemezsin Seungmin.. Ares'in Afrodith'e olan aşkı çocuklarında hayat bulur. Ares oğulları her zaman Afrodith'in çocuklarına aşık olur. Tanrılar ve çocukları için bile tarih tekerrürden ibarettir." *************************************...