"Yarım kilometre ileride bir yeraltı geçidi var. Direkt şehrin tenha bir arka sokağına çıkıyor. Hızlanalım. Birazdan güneş doğacak. Devriyelere yakalanmamalıyız." diye konuşan en büyüklerini onayladı geriye kalanlar.
Seungmin'in odasına ardı ardına yapılan ani baskınlardan sonra ikili istemeyerekte olsa ebeveynlerinin onlara verdikleri görevi arkadaşlarına anlatmışlardı.
Büyükler itiraz edip onları vazgeçirmeye çalışırken Felix, Jeongin ve Jisung tek kelime etmeden hazırlanmaya başlamışlardı.
Bir kaç saat süren ve zaman zaman hiddetlenen kavganın sonunda kazanan yahut kaybedenin olmadığı bir sonuca ulaşmışlardı.
Her ne kadar bu görevin başlarına bela açacaklarını bilseler de hiç biri bu iki ahmak yarı tanrıyı yalnız bırakmamıştı.
En zekileri olan Zeus Oğlu bile bunun bir komploya dayandığını düşünse dahi kardeşleri gibi gördüğü bu çocukları yalnız bırakmayacağını, "ya hepimiz ya da hiç birimiz" diyerek net bir şekilde belirtmişti.
Seungmin ve Hyunjin'in tüm itirazları havada asılı kalırken 8 gözde melez çoktan akademiden ayrılmış ve kendilerini sonunu bilmedikleri bir serüvene sürüklemişlerdi.
Kaosu seven Minho, eğlenceden asla geri kalmayan Jisung ve yanında Ay Tanrıçası'nın güzel oğlu varken başka hiç bir şeyi umursamayan Felix bu durumdan en az rahatsız olanlardı.
Öyle ki büyükleri tartışırken Jeongin' i de peşlerinde sürükleyip çoktan hazırlanmaya gitmişlerdi.
Hepsinin sırtında yaşadıkları dünyanın artı yanı olan büyü, sihir - yahut adına her deniyorsa işte- ile sonsuz bir şekilde genişletilmiş çantaları ve onların içinde de hepsine özel tasarlanmış silahları vardı.
Seungmin ve Jeongin anne ve babalarından miras kalan kusursuz yay ve oklarını, Hyunjin, sayesinde hiç bir savaşı kaybetmediği kılıcını, Minho babasının hediyesi olan üç başlı mızrağını, Chan tüm bedeninde bulunan şimşek gücünün yanı sıra yine babasından bir hediye olan kalkanını, Jisung babasının ona kendisini korumak için - temsil ettiği barış ilkesine ters düşse de- verdiği hançerini çantalarına atarken, avuç içlerinde ölümü barındıran Changbin ve tek bir göz temasıyla karşısındakini savunmasız bırakabilecek güce sahip olan Felix sadece bir kaç parça eşya almışlardı.
Hepsi yaptıkları şeyin büyük sonuçlar doğuracağının farkındaydı. Fakat Seungmin kadar dillendirmeseler de her biri içlerinde baş kaldırma dürtüsü taşıyorlardı.
Özellikle şuan en önde yürüyüp doğası gereği diğerlerine liderlik eden Zeus Oğlu.
Chan bu tehlikeli oyun için Seungmin'e kızamıyordu. Zira kendisi de küçüğünden farklı hissetmiyordu.
Melez Akademisi, sanılanın aksine Chan için de bir hapishaneden farklı değildi. Ve yine sanılanın aksine Chan Tanrıların Tanrısı'na körü körüne sadık bir asker değildi.
Babasının ne kadar bencil ve acımasız olduğunu biliyordu. Tıpkı Seungmin gibi o da tanrıların onları sadece kullandığının farkındaydı.
Ve kendisini sırf güç için kullanan aciz bir tanrıdan ziyade sadakatini arkasında sorgusuzca yürüyen kardeşlerine adamayı yeğliyordu.
Aradan geçen 20 dakikanın ardından nihayet son tünele geldiklerinde görevlerden bu yola aşina olan büyükler geçidi hızla araladılar.
"Önce Jeongin ve Seungmin sonra Jisung ve Hyunjin ardından da Felix ve Minho.. Birbirinizi kollayarak inin. Changbinle geçidi mühürleyip peşinizden geleceğiz. Bu bize zaman kazandırır. Aşağıda birbirinizi bekleyin ve Minho ile Hyunjin den ayrılmayın. Tüneller sürekli değişiyor. Ardınıza bakmayın. Orada olacağız. Bizi beklemeden geçitten çıkın ve güvenli bir yerde olduğunuzdan emin olun. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRILARIN ÇOCUKLARI (Stray Kids/Hyunmin)
Fantasy"Tarihe karşı gelemezsin Seungmin.. Ares'in Afrodith'e olan aşkı çocuklarında hayat bulur. Ares oğulları her zaman Afrodith'in çocuklarına aşık olur. Tanrılar ve çocukları için bile tarih tekerrürden ibarettir." *************************************...