"Acele et Seungmin!" diye bir yandan kendisine seslenirken bir yandan da elindeki malzemeleri düşürmeden koşmaya çalışan kar beyazı saçlara bıkkınlıkla baktı genç melez.
Sabahın bu saatinde, henüz güneş bile doğmadan burada ne yaptığını sorgulamakla meşguldü. Bu saatte Tanrıça Eos*'un bile mışıl mışıl uyuduğuna yemin edebilirdi.
Yine de bu düşüncelerini yüksek sesle dile getirmedi. Zira bir kaç adım önünde yürüyen kuzeni(!) her an onu Elysium*' a yollayabilecek kadar sinirli görünüyordu.
Henüz saat sabah 04:26'yı gösterirken çok sevgili Apollon oğlu hiç bir görgü kuralına takılmadan yalnız yaşadığını bildiği kuzeninin odasına, Artemis Evi'ne kapıyı kırarcasına girmiş ve soru sormasına dahi izin vermeden Seungmin'i peşine takmıştı.
"Sakin ol Jeongin. Neden bu kadar paniksin?" diye uykulu sesiyle konuşan kuzenine cevap vermedi Jeongin.
Gerek yoktu. Zira şuan bir kaç metre ilerilerinde duran Zeus Evi'nin kalabalık avlusu her şeyi açıklıyordu.
'Demek bunun içindi' dedi Artemis'in oğlu içinden. 'Zeus'un oğlu için'.
Zeus Evi akademinin en kalabalık yurduydu. Zira Tanrıların Tanrısı tam da efsanelerde yazdığı gibi çapkın bir tanrıydı. Dolayısıyla en fazla çocuğa - meleze- sahip olan da oydu.
Fakat Seungmin kuzeninin herhangi bir Zeus oğlu için bu kadar endişelenmeyeceğini biliyordu.
Ona bir şey olmuş olmalıydı. Zeus Evi'nin liderine, Zeus'un tek gözdesi olan meleze.. Chris'e.
Bu düşünceyle aynı kuzeni gibi adımlarını hızlandırdı genç çocuk.
Chris ya da yakınlarının ona seslendiği isimle Chan, Seungmin için de en az kuzeni kadar önemliydi.
Doğduğundan beri kampta olan sayılı melez vardı. Seungmin ve Chan da bunlardan ikisiydi. Ve bunun getirisi olarak birlikte büyümüşlerdi.
Chan'ın onlarca hatta belki yüzlerce kardeşi vardı. Fakat hiç biri Artemis Evi'nde, doğduğundan beri yalnız yaşayan bu çocuğun yerini tutmuyordu.
Seungmin için de farklı değildi. Chan ve bir kaç kişi dışında bu akademide önemsediği pek bir şey yoktu.
İkili nihayet Zeus Evi'nin kalabalığını güçlükle de olsa aştıktan sonra hızla ezbere bildikleri - fakat aslında bilmemeleri gereken- odaya ilerlediler.
İçeri girdiklerinde bir çok Apollon Oğlu'nun yatakta yatan yarı tanrının etrafında pervane olduğunu gördüklerinde göz devirdi Jeongin.
Tabiki Apollon Evi'nde tıpkı onun gibi bir çok şifacı vardı. Fakat hepsi biliyordu ki Zeus Oğlu ölüm döşeğinde olsa dahi kendisine dokunmalarına izin vermezdi.
Ve geçen bir kaç saniye bunu tasdikler nitelikte, Chan'ın ona dokunmaya çalışan Apollon Oğlu'nu sertçe duvara itmesine ev sahipliği yapmıştı.
"J-jeongin nerede?!" diye dişlerinin arasından konuşurken canı yandığı belliydi genç tanrının.
"Burdayım. Burdayım. Geldim." diye hızla büyük olanın yanına gidip diğerlerine çıkmaları için bir baş hareketi yaptı Jeongin.
Kardeşlerinin bazıları ona kıskançlık ve nefretle baksa da buna aldırmadı. Alışmıştı. Apollon'un gözdesi olmak böyleydi.
Seungmin ise kuzeni ve ağabeyi gibi gördüğü Zeus Oğlu'nun iyi olduğuna kanaat getirip, elindeki malzemeleri bırakmış diğerleriyle çıkmıştı. Bu malzemeleri toplamak için iki saat önce kalkmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRILARIN ÇOCUKLARI (Stray Kids/Hyunmin)
פנטזיה"Tarihe karşı gelemezsin Seungmin.. Ares'in Afrodith'e olan aşkı çocuklarında hayat bulur. Ares oğulları her zaman Afrodith'in çocuklarına aşık olur. Tanrılar ve çocukları için bile tarih tekerrürden ibarettir." *************************************...