11.Bölüm (Kutsal)

788 108 114
                                    


   Tak tak tak.

'Beklemek cehennemdir' der Shakespeare..

Çığlık..

Bordo kasvetli bir renk.

Fısıltılar...

Dünyayı keşfetmek için çok mu geç?

Tak tak tak....

  Son kez derin bir nefes verdikten sonra az ilerisindeki şamdanın titreyen alevini izledi bir saniye boyunca ve hemen ardından alışık olduğu tok fakat tereddütlü sesi işitti kulakları;

"Daha ne kadar bekleyeceğiz?"

  Daha ne kadardır bekliyoruz?

Yeraltına indiklerinden beri yitirdikleri zaman algısı Artemis Oğlu'nu delirdiğini düşünmeye iterken Felix'in sorduğu soruyla uzun bir süre - olduğunu düşündüğü- izlediği alevden çekti gözlerini.

    Hades'in sevimsiz hizmetkarı onları Yeraltı Sarayı'na getirip bu kasvetli odaya tıkalı ne kadar olmuştu hiç biri bilmiyordu.

   Saatler geçmiş gibiydi. Fakat belki günler geçmişti. Belki de sadece dakikalar.

     Bordo duvarlar, bordo tavan ve siyah bir zeminle dekore edilmiş devasa genişlikteki odada sadece iki gösterişli taht, üzerinde meyveler bulunan bir servis masası ve çeşitli boylarda gümüş şamdanlar vardı.

   Bu kasvetli odadan mı, içinde bulundukları durumdan mı yoksa bekledikleri korkunç nama sahip Tanrı yüzünden midir bilinmez hiç birinin ağzını bıçak açmamıştı.

   Ta ki Afrodit'in güzel olduğu kadar sabırsız da olan melezi bu gerici sessizliği bozana dek.

" Hades insanları sınamayı, onlarla oynamayı sever. Ne düşündüğü hakkında tahmin yürütemiyorum."

"Yanlış.. Sevgili oğlum. Hades insanlarla ilgili hiç bir şeyi sevmez."

   Changbin'in lafını kesen tok, kalın ve hayranlık uyandıran ses geniş odada yankılandığında melezler irkilerek devasa tahtların ardından çıkan bedene döndüler.

    Yeraltı'nın kralı tüm görkemiyle aheste adımlarını tahtına yönlendirirken yüzünü zarif bir gülümseme kaplamıştı.

     Melezler şaşkınlıkla daha önce gördüklerinden onlarca kat daha dinç, tahmin ettiklerinden daha kibar ve dürüst olmak gerekirse çok daha yakışıklı Tanrı'ya bakakalmışlardı.

   Karşılarındaki beden efsanelerde okudukları yahut Tanrı Dionysos'un taraflı bir kinle anlattığı gibi yaşlı, acımasız ve mide bulandırıcı - ki bu Dionisos'un tabiriydi- durmuyordu.

"Ah, bu yaşlı Tanrı'nın kabalığını mazur görün. Buyrun. Oturun lütfen."

   Hades'in, kulaklarına şiir gibi gelen sesi kesilir kesilmez melezlerin tam karşısında gerçek anlamda tanrılara layık bir yemek masası belirmişti.

    İlk kendine gelen Chan ve diğerlerinin aksine bundan zerre etkilenmeyen Changbinin önderliğinde hepsi masaya oturduklarında elini masadaki kadehe uzatan Felix'i durdurdu Hyunjin.

"Yeraltındayız Felix. Burada bir şey yiyip içemezsin."

  Ares Oğlu'nun sert fısıltısına sırıttı Yeraltı'nın Hakimi. Oğlu da tıpkı babası gibiydi. Her şeyi bilen ama nedenlerinden bihaber olan içi boş bir zırh. Bu hoşuna gitmişti.

"Lütfen keyfinize bakın sevgili evlatlarım. Bunlar sizin için özel olarak hazırlandı. Ve  temin ederim ki yediğiniz hiç bir lokma veya içtiğiniz hiç bir yudum sizi buraya bağlamayacak."

TANRILARIN ÇOCUKLARI (Stray Kids/Hyunmin) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin