Arkamı döndüm söylediklerini duyduğumu farkedince domates gibi kızarmıştı ve bu onu tatlı yapıyordu ellerimi ellerine uzattım '' Isıt elimi ya da sarıl bana'' diyerek gülümsedim Can çok utanmıştı ellerimi tuttu. Bir kaç saniye büyülemiş gibi hissetmiştim,çok güzeldi...
Bir kaç dakika sadece bakıştık, o benim elime, ben onun eline. Can konuşmaya başladı
Can: Anlatsana, nasıl gidiyor hayat ?
Eylül: Çok kötü gidiyor, ve mutlu gibi davranmak daha da kötü
Can: Anlatmak ister misin ?
Eylül: Her şey üst üste geliyor. Okula başlamandan bir hafta önce evlatlık olduğumu, iki ağabeyimin olduğunu, geçen ay ölümcül hastalığımın olduğunu öğrendim
Can: Nasıl yani, hepsini teker, teker anlat.
Eylül: Yaz tatili sonlarına doğru bir gün evimize dört kişi geldi. Bunlar, biyolojik ailem, annem, babam ve yirmili yaşlarında iki ağabeyim. Babamın kana ihtiyacı varmış, ailede bir tek benim kanım uyuşuyormuş. İstediklerini verdim sonra pek bir şey bilmiyorum sürekli gözlerim kararıyor kötü oluyorum buda ömrümü kısaltıyormuş
Can: Peki benim yapabileceğim bir şey var mı ?
Eylül: Sadece anlattıklarımı kimseye söyleme kimsenin haberi yok olmasını da ist...
Mine bir anda odaya girdi odayı süzdükten sonra;
Mine: Bu malum anı bozduğum için üzgünüm anneni aradım gelir birazdan, sen nasılsın ?
~KUMSAL' DAN ~
Mine' nin bağrışlarıyla hep birlikte kalktık. Eylül bayılmıştı, Can yoldan geçen bir taksiyi durdurdu, Eylül, Can, Mine, Berk gittiler. Alp telefonla taksi çağırdı, çok geçmeden bizde yanlarına vardık. Eylül' e serum verip uyutmuşlardı. herkes bir köşede perişan haldeydi. Bende günlerdir doğru düzgün uyuyamıyordum, en son Can dayanamayıp Eylül 'ün yanına gitmişti. Ben ise Alp'in kucağında uyuya kalmışım, uyandığımda başım onun dizlerinin üzerindeydi üzerime ceketi örtmüştü, Alp uyandığımı fark edince;
Alp: Ooo Kumsal Hanım çok şükür uyandınız.
Kumsal: Doğru düzgün uyuyamıyorum bu aralar, kusura bakma. Eylül nasıl uyandı mı ?
Mine: Uyandı, Berçin Teyze (Eylül'ün üvey annesi) ile konuşuyor. Birazdan taburcu edebileceklerini söylediler.
Alp: Lan, Can sen niye odadan çıktığından beri sırıtıyorsun, fesat, fesat şeyler geliyor aklıma.
Can: Mal, mal konuşma olum, Eylül' le konuştuk ya, o dedi senden hoşlanıyorum diye.
Tuana-Mine-Kumsal: Eylül dedi !?
Can: Eylül dedi işte, niye şaşırdınız hayırdır?
Kumsal: Eylül' ün sende gönlü olduğunu biliyorduk da, böyle bir atak beklemezdik.
Berk: Yenge sen de az değilsin de neyse.
Kumsal: Efendim
Berk: Yok bir şey ya şarkı mırıldanıyorum.
Alp : Şarkı demişken ne geldi aklıma, yarın bizim sayemizde derste boş, boş oturacaksınız.
Mine: Neden ki ?
Berk: Bizim geçen seneden bir müzik grubumuz var. Ben, Can,Alp,Anıl,Emir. Bu senede yıl sonunda bir şeyler sergileyeceğiz, sizde ilk kez izlemek için konferans salonuna çıkacaksınız.
Mine: Ne kadar havalı, Eylül böyle şeyleri çok sever.
Alp: Çalışırken bizim canımız çıkıyor. En az beş kişilik bir grup bulup, hocaya istediği performansı verirseniz sizinde isminizi yazıyor, özel zamanlarda şarkı falan söylettirir, düşünürseniz
Mine: Aaaa ne güzel
Eylül: Ama bensiz böyle kikirdeşmeler olmuyor .
Eylül de taburcu olunca herkes evlerine dağıldı Alp ne kadar ısrar etsede ben, Tuanayla yürüyerek gittik. Yarın Alp'in performansını görmek için sabırsızlanıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIKTAKİ IŞIK
Jugendliteratur''Beş yaşında mahalle maçı yaparken, birbirimizi böyle seveceğimizi hiç düşünmemiştim.'' Kumsal, mantığıyla hareket eden depresif genç kız. Alp, Kumsal'ın bebeklik arkadaşı duygularıyla hareket eden bir delikanlı. Hep birbirlerinin yanında olan iki...