ACI AYRILIK

16 3 12
                                    

Bugün Berk'siz birinci ay. Alp ve Mine'nin mental sağlığı zaman geçtikce kötüleşiyordu. Ben, Alp'in ailesiyle konuşup psikolog seansı alması için ikna ettim. Mine'nin de gitmesini çok istiyorduk ancak Mine'nin ailesi Kaan'la ayrıldığından beri onunla konuşmuyorlardı, ve bizimde psikologa vericek paramız yoktu. Alp'in ailesinin durumu çokta iyi olmasada Mine'nin de psikolog masraflarını ödemeyi kabul etti. En yakın zamanda ikisinede görüşme saati aldık. O sıralar Alp benimle neredeyse hiç konuşmuyordu. Üzüntüsünden dolayı olduğunu düşündüm fakat öyle değilmiş...

BİR AY ÖNCE~

Alp'in Anlatımıyla
Berk'in ölümü beni depresyona sürüklemişti. Üç haftaya yakın Kumsal ile birlikte kaldım. O sırada Tuana ailesinin evinde kalıyordu. Kumsal'ın, Berk'in cenazesinden sonra, Tuana ile konuşmasına göre Tuana, artık Kumsal ile kalmayacak ailesinin yanına taşınacaktı. Kumsal artık o evin tek kiracısıydı. Ben geceleri kabuslarla uyanıyordum, yemek yemiyor, yataktan çıkmıyordum. Arkadaşlarım bu haldeyken bana ellerinden geldikçe destek vermeye çalışıyordu. Ancak Kumsal'dan asla beklediğim desteği alamadım. Onu da anlamaya çalışıyordum o da kardeşini kaybetti, ama benim kadar üzgün değildi. Bu sürede en büyük destekçim Mine oldu. Psikologa gidip gelirken onunla konuşma fırsatımda artmıştı. Mine hakkında bir çok şey öğrenmiştim. O çok ince bir kızdı, çocuk ruhlu, ayrıca tatlıydı da. Mine sadece 6-7 ay önce hayatıma girmesine rağmen. On altı yıllık Kumsal'dan daha çok ilgilenmişti. Hayır ben ilgi manyağı bir insan değilim. Kumsal bencilin biriydi. Ben geceleri tuvalette artık ağlamaktan ciğerim çıkıyorken o mışıl mışıl uyuyordu. Onunla sadece gerektikçe konuştum.

Kumsal'ın Anlatımıyla
Alp benimle neden konuşmuyor hiç anlam veremiyorum. Ben hep onun arkasında durdum, ama şimdi bana soğuk davranıyordu. O benim evimdeyken gecenin yarısı tuvalette hıçkıra hıçkıra ağlarken, ben odamda çaresiz hisstetiğim için ağlıyordum. Eğer onun yanına gitseydim ne diyecektim, üzülme mi? Kendimi çok çaresiz hissediyordum, Ona sürekli sevdiği yiyeceklerden yaptım hiç birini yemedi. Yatağından çıkmıyordu. Bazen Mine ile çok güzel anlaştıklarını fark ediyorum. Demek ki psikologa gidip gelirken kaynaşmışlardı, ve birlikteyken mutlu görünüyorlardı. Onlar için bu duruma çok sevinmiştim.

Benim evimden ayrıldıktan iki hafta sonra bir sabah, Alp'in ısrarlı aramasıyla uyandım. Sabah saat ondu. Önemli bir şey olduğunu düşünüp endiselendim ve telefonu açtım.

Kumsal
Sabah sabah ne oldu? Kötü bir şey yok değil mi?

Alp'in sesi kırgın, boğuk ve yorgun çıkıyordu.

Alp
Aslında var, ama yok da diyebiliriz. Ben seninle önemli bir konuyu konuşmak istiyorum.

Kumsal
Tamam, konu ne??

Alp
Telefondan söyleyebileceğim bir şey değil. Biz-Yani benim evime gel anlatacağım.

Kumsal
Canım kötü bir şey mi oldu ?

Alp
Sen gel anlatacağım ısrar etme lütfen.

Kumsal
Alp beni korkutuyorsun...

Alp
Seni bekliyor olacağım Kumsal.

CİDDİ MİSİN ALP?? Bu çocuk beni delirtecekti. Hemen mutfaktan bir şeyler atıştırdım, üstümü giyinip. Alp'in evine doğru yürümeye başladım. Alp'in evine geldiğimde içerden ses gelmiyordu. Ellerim titreye titreye kapıyı çaldım. Alp sakinlikle beni karşıladı. İçeri girip montumu astım. Alp düz bir sesle "İstersen sen içeri geç, ben birazdan geleceğim" dedi. Bir başkası olsa organlarımı mı satacak, yoksa ailemi arayıp fidye mi isteyecek diye düşünürdüm, ama Alp diyorsa bir bildiği vardır diye düşünerek salona geçip oturdum.
Alp iki dakika sonra hemen karşıma oturdu. "Kumsal biliyorsun, bir süredir mental sağlığım falan pek yerinde değil. Sen doğduğum günden beri yanımdaydın, yani ben öyle düşünüyordum. Kimi zaman flört olduk, kimi zaman kardeş, sevgili, bazen de arkadaş. Ama son zamanlarda Mine bile senden daha çok ilgilendi benimle. Ya sen? Bir gece ben ağlarken yanıma gelip yardım etmeye çalıştın mı Kumsal ? Ben artık sana olan hislerimi kaybettim. Ben galiba Mine'den hoşlanıyorum. Umarım beni anlarsın. Ve sana her baktığımda aklıma Berk geliyor. Onunla olan mutlu anlarımız gözümde canlanıyor. Bu yüzden hayatımdan tamamen çıkmanı istiyorum. Ancak bu isteğimi annemler ya da annenler duysun istemem. Kimseye söylemeden çık hauatımdan lütfen."
Alp'in sözünü bölmeden dikkatlice dinledim. Dinlerken gözlerim doldu, dünyam başıma yıkıldı. Ona söylecek çok şeyim vardı ama ağlarken söyleyemezdim. "Tamam, öyle olsun. Kendine iyi bak, hakkını helal et." diyip çıktım evden. En yakın kafeye girdim. Oturup Eylül'ü aramayı düşünüyordum. İlk önce yüzümü yıkamak için lavaboya girdim. Ancak ağlamam bir türlü kesilmiyordu. Tuvaletin içinden benim boylarımda ama benden yaşça küçük, beline kadar gelen kumral saçlı, güzel bir kız çıktı, ellerini yıkarken "Çok kötü görünüyorsun, yardımcı olabileceğim bir şey var mı?" Diye sordu gülümsemeye çalışarak "Hayır, teşekkür ederim yinede." Dedim. Kız "Eğer rahatsız olmazsan en azından yüzünü yıkamana yardımcı olayım. Tek başına mısın? İstersen benimle otur, sorunun her neyse dinleyebilirim." Diye sordu tekrardan. Normalde asla kabul etmezdim. Ama çok nazikti ve iyi bir kız benziyordu. Sorunumu onada anlatıp onuda darlamak istemiyordum. Sadece yüzümü yıkarken saçımı toplamasına izin verdim. Yıkadıktan sonra kızın elinden çantamı ve montumu aldım. "Teşekkür ederim, çok nazik birisin" dedim. "Rica ederim" dedi ve hemen ardından kızın telefonu çaldı. Kız telefonunu açtı "Geliyorum şimdi abi, bir işim vardı." diyip telefonu kapattı. "Eğer istersen teklifim hala geçerli, abim beni içeride bekliyor, sende gelebilirsin. Abimde çok iyi biri, utanmana gerek yok. Ha biz birde tanışmamıştık, ben Zehra" dedi. Gerçekten konuşacak birine ihtiyacım vardı. "Peki madem, bende Kumsal" diyip gülümsedim. İçeri geçtik, abisi dediği çocuk, yakışıklı, benim yaşlarımda, siyah kıvırcık saçlı, esmer, uzun boylu, tam anlamıyla big boy denilen çocuklardandı. Beni görünce ayağa kalkıp elimi uzattı "Selam ben Mert." Yakışıklı olduğu kadar etkileyici bir ses tonu da vardı. Elimi uzatıp "Selam ben de Kumsal" dedim. Zehra araya girdi "Eee abicim Kumsal benim arkadaşım, Kumsal bu da abim." Dedi. Gülümseyerek Mert'in karşısına oturdum. Hemen yanımada Zehra oturdu. Mert, kısa bir süre beni inceledi "Ben daha önce Kumsal'ı hiç görmemiştim." Dedi. Zehra şöyle bir düşündü, "Bende yeni tanıştım zaten az önce tuvalette ağlıyordu o zaman." Mert kaşlarını hafifçe çattı "Ağlıyordu mu?" Diyerek bana döndü. Bende tebessüm etmeye çalıştım. Zehra "Evet ağlıyordu, şimdi neden ağladığını anlatmak ister misin?'' En sonunda pes ederek "Tamam anlatayım" dedim ancak ne anlatacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. "Benim çok değer verdiğim bir çocukluk arkadaşım vardı. Bana kırıcı şeyler söyleyip, yeni tanıştığı kızların ona çok daha iyi davrandığını, onla bir daha konuşmamı istedi." Mert derin nefes alıp verdi "Haa senin sevgilin vardı, seni aldattı yani." Mert olayları en kısa ve net şekilde özetlemişti ama ben bunu kabullenmek istemiyordum "Bilmiyorum, belki öylede denilebilir" Mert ellerini masanın üzerinde titreyen soğuk ellerimin üstüne koyu "Sen or.spu çocuğunun teki için üzmemeye çalış kendini. Çok güzel bir kızsın, elini sallasan ellisi. Bunu kendine yaşatmamalısın." Yutkundum, gözlerim Mert'in ellerine kaydı. Daha beş dakika önce tanıştığım insanların yanında kendimi bu kadar güvende hissetmemeliydim biliyorum. Mert ellerini hızlıca çekip kendini dik hizaya aldı "Rahatsız oldun sanırım, reflex gibi bir şeydi özür dilerim" Bu çocuk her kızın elini reflex diye bu şekilde tutuyor muydu acaba? Omuzlarımı sirkeledim "Hayır, sıkıntı yok" dedim sadece. Zehraya baktım, o abisine bakıp kıkırdıyordu. Mert gülümsedi "O zaman ne içersin?" Normalde olsa latte derdim, Alp olsaydı bu soruyu sormazdı bile. "Sadece su alacağım" dedim. Mert, Zehra'ya döndü, "Ben sütlü kahve alacağım" dedi Zehra. Mert elini kaldırıp, garsonu çağırdı "Bir tane sütlü kahve, bir tane su, bir tanede türk kahvesi alabilir miyiz?" Dedi ve arkasına yaslandı. "Eee sen hangi okulda okuyorsun?" Diye sordu. Okuduğum lisenin adını söyledim. "İki sene önce bende o okuldaydım, şuan 11. sınıfım. Daha önce seni orada görmüş olma ihtimalim var mı?" Aslında Mert çok tanıdık geliyordu, muhtemelen 9. sınıfta yan sınıflardan birindeydi, bizim sınıfa Mert diye bir çocuk hiç gelmemişti. "Bende 11. sınıfım, D şubesindeyim ben. Seni bizim okula hiç görmemiştim." Mert, "Bende A şubesindeydim fark etmemişsindir, bir sene okudum orda zaten." diye cevapladı. Biraz düşündüm "Haaa hatırladım denemelerde sürekli derece alan basketçi çocuk." Mert gülümsedi "Hatırlamana sevindim, hatta senin bir arkadaşın vardı, benim en yakın arkadaşımla sevgiliydi, Anıl ve Nil. Onlarla gezerken bizimde biraz sohbetimiz olmuştu." Yanaklarım kızarmıştı. Mert'le çok yakın olmasak da sohbetimiz olmuştu. Ben bir ara Mert'ten hoşlanıyordum. Alp bunu öğrenince konuşmamıştı benimle. "Şimdi hatırladım, eee o zaman sen beni hatırlıyorsun??" Mert başını onaylar biçimde salladı. "Emin olmak istedim sadece" Biz konuşurken içeceklerimiz geldi. Yaklaşık üç saat, Mert ve Zehrayla konuşum. En sonunda Mert telefon numaramı istedi. Birbirimizin telefon numarasını aldıktan sonra, masadan ayrılmadan önce içtiğim suyun parasını verecektim. "Kumsal saçmalama bırak suyu da ödeyeyim." Bende ısrar etmeden teşekkür ettim. En sonunda onlarla vedalaşıp kafeden çıktım.

KARANLIKTAKİ IŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin