EL ELE

43 5 2
                                    

                                                                                   ...

  Selammmm, ben Gece bu bölümden önce konuşma gereği duydum. Benim için özel bir bölüm olacak, bebeklerim birbirlerine açılıyorlarrr. Daha doğrusu yazıya döktüğüm iki karakterimin kavuşmasını okuyacaksınız. Cemre'nin ısrarı üzerine iki arkadaş birbirlerine açılacak. Aynı zamanda bu bölümü ona ithaf etmek istiyorum. Beğenmeniz dileğiyle...

                                                                                   ...

Üzerime beyaz atlet ve salaş bir hırka, altıma da mavi bir kot pantolon giydim, kitap defter alıp beyaz bir çantanın içine koydum aynanın karşısına geçtim upuzun kumral rengi saçlarıma baktım ve tepeden atkuyruğu yaptım. Saate baktığımda 9:38 geçiyordu hızlıca evden çıktım.

Tuana' nın söylediği gibi, büyük çınarın oraya gittim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Tuana' nın söylediği gibi, büyük çınarın oraya gittim. Eylül' de başka kimse yoktu.

Kumsal: Selam, Tuana ve Mine gelmedi mi hala ?

Eylül: Onlar atıştırmalık almak için karşıdaki markete girdiler, benim başım ağrıyordu gitmedim onlarla, hem sende yalnız kalma diye.

Yaklaşık iki dakika kızları bekledik. Geldiklerinde sessiz bir kafeye geçtik, Alp, Berk ve Can da küçük bir köşeye sıkışmış kimya çalışıyorlardı. Şöyle bir denize bakayım derken, kızların Alplerin yanına geçtiğini gördüm. Aptal, aptal kızlara bakarken, Tuana' nın ''Ne bakıyorsun otursana ders çalışacağız'' dediğini duydum. Bir sandalye çekerek, Mine ve Tuana' nın arasına geçtim 

Berk: Gençler, böyle boş boş birbirimize mi bakacağız, ne içeceksiniz ? Çağarayım garsonu

Alp: Alırım bir limonata, Kumsal ?

Kumsal: Efendim

Alp: Kumsal' a da bir soğuk latte

Kızlar gülüşmeye başladılar, ama Alp bunu hep yapardı, benimle dalga geçme şekli buydu ciddi bir şekilde ;

Kumsal: Ben de konuşabiliyorum çok şükür, herkes önüne baksın olur mu arkadaşım.

Alp: Olur arkadaşım.

Telefonumun titrediğini fark ettim 

*Whatsapp' tan 3 Yeni Bildirim*

*Tuana ÇİLEM*: Hayırlı olsun, olmuş bu iş 

*Tuana ÇİLEM*: Oda anladı senin derdini

*Tuana ÇİLEM*: Tatlımdan, arkadaşıma dönüş falan, senin sözünden çıkmıyor beğendim, olur, olur bu

Sinirle telefonu kapatıp cebime attım. Herkesin içecekleri geldikten sonra Berk konuşmaya başladı

Berk: Edebiyattan başlayalım, hoca William Shakespeare' in oyunlar şiirleri falanda olacak dedi, mesela aklınıza ilk gelen eserini söylesin biri 

Alp: Olum ben anlamıyorum edebiyattan falan kimya, biyoloji falan bakalım.

Mine de atlamaz mı hemen.

Mine: Oldu,cerrah olacaksın diye, Kumsal'ın öğrencileri  William Shakespeare' i öğrenmesin mi ?

Alp bana dönüp 

Alp: Kızım sen okul öncesi öğretmeni olmayacak mısın ? Onuda lisede hocaları öğretsin.

Can: Ne boş konuştunuz biyolojiyide  edebiyattan sonra çalışırız. Berk'in sorusuna gelirsek, William Shakespeare denince ilk akla gelen'' Romeo ve Juliet'' adlı oyunu İngiliz edebiyatının klasiklerinden biridir ve 1591-1596 arasında yazıldığı düşünülür.

Berk: Şu çocuk kadar olamadınız be, Can Bey kağıt, kalem al William Shakespeare' i eserlerini falan özetle burası sende, Kumsal, ekler, yazı türleri sende, Alp, insan vücudu organlar neden orada oldukları falan filan. Kızl...

Eylül: Ben biraz kötü oldum bir lavaboya gidip geleceğim.

~15 DAKİKA SONRA...~

Tuana: Mine git bir Eylül' e bak bayılmış felan olmasın arıyorum açmıyor.

Mine: Evet ya bende öyle düşündüm inşallah bir şey felan olmamıştır bir gideyim. 

~EYLÜL' DEN~

Gözlerim kararmaya başlamıştı masadan kalkıp lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkamaya çalıştım ellerim tutmuyordu, sırtımı duvara yaslayıp beklemeye başladım. Telefonum çalıyordu ama açacak halim yoktu, bir süre sonra Mine' nin sesini duydum 

Eylül...Eylül ses versene...Eylül iyi misin... Eylül cevap ver... Eylüllll...

Mine telefonla, beni hastaneye götürmeleri için Berk'i aradı bir kaç dakika sonra Can'ın sesini duydum

Eylül uyan güzelim...Eylül lütfen...lütfen...Eylül bebeğim bana bak

Can, Can değildi bana sürekli ağlamaklı ses tonuyla bebeğim, güzelim diyordu ve ben bundan rahatsız olmamıştım, oda beni seviyordu

Can ilk gelen taksiyi durdurdu. Berk, Mine ve Can benimle gitmişti. Kumsal, Alp ve Tuana bir sonraki taksiyle geliceklerdi peşimizden

Hastaneye varmıştık ben uyanmıştım koluma serum takmışlardı. Can benim uyuduğumu düşünerek, sessizce odaya girip kendi kendine konuşmaya başladı 

''Biliyor musun Eylül, ben senden hayvan gibi hoşlanıyorum ama sen farkında değilsin. Şimdi o kadar çok isterdim ki o buz kesmiş ellerini ısıtmayı, sana sımsıkı sarılmayı, her dersten sıkılınca saçınla oynamayı o kadar çok isterdim ki''

Arkamı döndüm söylediklerini duyduğumu farkedince domates gibi kızarmıştı ve bu onu tatlı yapıyordu ellerimi ellerine uzattım '' Isıt elimi ya da sarıl bana'' diyerek gülümsedim Can çok utanmıştı ellerimi tuttu. Bir kaç saniye büyülemiş gibi hissetmiştim,çok güzeldi...

KARANLIKTAKİ IŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin