Draco'ya Göre Harry Potter

1.2K 122 61
                                    

Harry öğle yemeğine girdi. Çok neşeliydi. Arkadaşlarıyla sohbet etti. Turta yedi. Sirius ile atıştı. Amelia'ya laf bile etmedi. Öğle yemeği çıkışında gülerek sohbet ediyordu. Arkasından gelen sesle döndü.

"Potter, ne bu neşe?" Sırıtmasını bozmadan yanıtladı.

"Niye Parkinson, merak mı ettin?"

Parkinson ve Zabini yan yana ona doğru ilerlediler. Harry ve arkadaşları ise onları umursamadan arkalarını dönüp gideceklerdi. Ta ki... Duyduğu cümleyle kanı beynine sıçradı Harry'nin.

"Rüyanda anneni mi gördün yoksa, kokusunu mu duydun?"

Harry bir sonraki an arkasını dönmüştü. O beş metreyi resmen fırlamıştı. Kaldırdığı eli Zabini'nin boğazını bulmuştu. Boğazından tutularak fırlatılan, duvara sabitlenen Zabini'den acı dolu bir inleme yükseldi ve sırtı, kırık kemiklerin habercisi olarak, çatırdadı. Hermione ve Pansy'den aynı anda yükselen tiz çığlık sesiyle gelen Draco Malfoy sahneyi görünce kaşlarını çatmaktan başka bir şey yapamadı.

Hem Ron hem de Draco yaklaşmaya çalışıyorlardı. Ama Harry'nin yaptığı asasız büyü buna engel oluyordu. Bunun farkındalığı onları daha da tedirgin etti. Harry zaten bu sıralar patlamaya hazır bombaydı. Boğazından tutarak duvara sabitlediği çocuk zaten zenciydi, bir de havasızlıktan mavileşmeye başlamıştı.

"Bir. Kez. Daha. Annem. Hakkında. Konuşursan. Seni. Öldürürüm. Blaise. Zabini." dedi. Sesinde oradakileri hafiften titreten bir tıslama vardı.

"Harry! Bırak, boğuyorsun!"

"Harry bırak!"

Seslenenleri umursamadı. Yaklaşık üç saniye bekledikten sonra daha normal ama hala öfkeli bir sesle konuştu.

"Sinirlerim zaten bozuk bir de seninle uğraşmak istemiyorum." deyip aniden bıraktı çocuğu.

"Bir kere daha aileme laf edecek olanı, parçalarım." dedi ciddiyetle. Yere düşen çocuğa üstten bir bakış attı.

"Senin bulunabileceğin tek yer orası. Ayaklarımın dibi ve dizlerinin üstü. Benim sabrımı sınama. Bugüne kadar hep sustum ama.... Aileme. Laf. Ettirtmem!" Sonra Draco Malfoy'a döndü.

"Sırf senin hatrına Draco. Şuan zaten iyi değilim. Tüm öfkemi sevgili arkadaşından çıkarabilirim. Bunu yapmıyorsam sebebi belli. Sırf senin hatrına bir kez daha susuyorum. Ancak, tekrarı olursa, Zabini hanesi kendine yeni bir varis bulmalı. Arkadaşına hakim ol." dedi.

Draco uysalca kafasını sallamakla yetindi. Blaise ve Pansy'i uyarmıştı, Potter'dan uzak durmaları konusunda. Harry'nin istese gerçekten Blaise'i orada ciddi anlamda yaralayabileceğini biliyordu. Onun gerçek gücünü görmüştü. O olayı hiç kimseye anlatmamışlardı. İkisi arasındaki bir sırdı. Harry'nin o halini hatırlamak bile istemiyordu Draco gerçi. O çocuk çok güçlüydü. Yaz boyu Voldemort'u defalarca kez görmüş ama o anki gücü ve bunun getirilerini Voldemort'ta bile görmemişti. O yeşil gözlerin parlayışını, etrafa yaydığı gücü, attığı lanetleri unutamıyordu. O görüntü gözlerinin önünden gitmiyordu. Hayatında hiç duymadığı büyüler duymuştu o gün. Ölümüne korkmakla hayran kalmak arasındaydı ama hayatını kurtarmış olması hayranlığı baskın kılıyordu.

O günden sonra zaten Harry ile konuşmaya, anlaşmaya başlamıştı. İyi arkadaş olmuşlardı, sayılır yani. Hâlâ sık sık atışıyorlardı ama önceki gibi kırmak amaçlı değil, eğlence amaçlıydı.

Aynı zamanda Harry'nin gizli bir eğitim grubu olduğunu da öğrenmiş, gruba katılmıştı. Tabi herkesten gizli olarak. Bu gruba Harry ilginç bir şekilde ileri seviye eğitim veriyordu. Profesörlerin haberi yoktu ve duyduğu kadarıyla ikinci sınıftan beri vardı bu grup. Bina ve yaş farkı gözetilmiyordu. Aydınlık, karanlık ve nötr pek çok büyü  öğrenmişlerdi. Savunma, saldırı, savaş, koruma, kalkanlar, lanetler, patronus ve daha niceleri. Ekip büyülerden sıkılınca ya da yorulunca(ki bu nadiren olurdu) muggle tipi dövüş hareketleri gösteriyordu. Her on beş günde bir de düello yaptırıyordu.

Hogwarts'taki pek çok profesörden daha kapsamlı ve daha iyi bir eğitim sistemi vardı. Tam dört kez tüm bunları nereden ve nasıl öğrendiğini sormuşlardı ama Harry her seferinde oldukça başarılı bir şekilde konuyu saptırmış, yanıtlamaktan kaçınmıştı. Bu durum aklına başka bir konuyu getirdi.

Draco bazen Harry'nin Slytherin'de olması gerektiğini ddüşünüyordu. Aslında Harry dört eve de uyuyordu ona göre. Ama Slytherin yanı daha baskın geliyordu.

Bir Gryffindor kadar cesur, sadık ve özgüvenliydi.
Bir Hufflepuff kadar eğlenceli, adaletli ve iyi kalpliydi.
Bir Rawenclaw kadar eğitime, bilgiye, başarıya açtı ve hafif çatlaktı.
Bir Slytherin kadar hırslı, azimli, güçlü, sinsi, manipülatifti.

Harry tüm Hogwarts'a uygundu. İlginçtir ki bunu düşünen tek kişi Draco değildi. Bunları düşünürken ne ara yürümeye başladığını, arkadaşlarından ayrıldığını ya da ne zaman dışarı çıktığını bilmiyordu. Yan taraftan gelen sesle Harry Potter'a döndü.

"Malfoy!" Durdu ve karışık saçlı gencin yanına gelmesini bekledi. İkisi de elleri ceplerinde, dik duruşlarıyla, rüzgarda havalanan saçları, biri elması diğeri zümrüdü andıran parlak gözleri... Cüppelerinde gururla taşıdıkları Hogwarts armaları ile oldukça asil duruyordu.

Onlar sohbet ederlerken zaman aktı.

Beyaz Bir SayfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin