Sinirli Bir Harry

2.3K 142 180
                                    

Harry sesler duymaya başladı. Gözlerini açmak istiyordu ama açamadı. Gözkapakları ağırlaşmıştı sanki. Başı ağrıyordu. Vücudu ona ait değilmiş gibi hissediyor, kıpırdatamıyordu. Yavaşça zihni olanları göstermeye başladı. Girmmauld Meydanı. Dumbledore. Açıklamalar. Severus Snape. Babası...

Olanları tamamen hatırladı. Şok içinde gözlerini açtı. Gözüne giren ışıkla bu karardan pişman oldu. Gözlerini sıkı sıkı kapattı kaşlarını çattı. Keşke uyanmasaydım, dedi içinden. Ama sonnra aklına siniri geldi. Remus ve Sirius. Her şeyi başından beri biliyorlardı. Yine de asla anlatmamışlardı. Onlara güveniyordu. Onca şey sonrasında onlara güveniyordu. Anlatmalarını engelleyecek bir durum yoktu. Harry sır tutabiliyordu. O sıradan bir çocuk değildi, hiç olamamıştı. Voldemort buna izin vermemişti. Kalbi çocuk olsa da, duyguları çocuk olsa da ruhu olgunlaşmıştı. Zorla ve gereğinden erken olgunlaşmıştı.

Büyük ihtimalle herkesin onu beklediğinin farkındaydı. Bir kez zaafiyet göstermişti. Duygularını kontrol altına alması gerekiyordu. Ama son zamanlarda bu oldukça zor bir hale gelmişti. Özellikle de öfkesini saklamakta imkansız derecede kötüydü. Derin bir nefes aldı. Yataktan kalktı. Üstüne daha rahat bir şeyler giydi. Odadan çıktı.

Salona indiğinde herkesin hala orada olduğunu gördü. Saate baktı. Yarım saat... Yarım saattir baygındı sadece. Herkes ona bakıyordu. Bu sinir bozucuydu. Snape'e baktı. Başı ellerinde, düşüncelerdeydi. Remus ve Sirius somurtarak kahve içiyordu. Özellikle bu ikiliye çok ama çok ama çok öfkeliydi Harry. Salona adımladı. Dumbledore'un sol yanındaki sandalyeye doğru yürüdü. Düz tutmakta epey zorlandığı bir sesle
"Oturabilir miyim efendim?" Diye mırıldandı. Dumbledore yüzünde anlayışlı bir ifadeyle konuştu.

"Tabi ki Harry. Otur. Aldığın haberlerin kafanı karıştırdığını biliyorum. Gecede düzgün uyumamışsın halinden belli. Yorgun düşmüş olman normal. Şimdi herkes tekrar buraya toplansın."

Herkes masaya geldi. Sandalyelerine oturdular. Harry keskin zümrütleriyle Remus ve Sirius'a baktı. Gözlerini yakalamaya çalıştı. Göz göze geldiklerinde öyle kırgın ve kızgın bakışlar attı ki ikisi de yutkunup gözlerini çektiler. Bu gözlerle kurulan iletişimi bölen şey Dumbledore'un boğazını temizlemesi oldu.

"Evet Harry. Gerçeği öğrendin. Soracağın şeyler vardır illaki. Şuan buradaki herkes eşit bilgiye sahip yani çekinmeden dilediğini sorabilirsin."

"Başka yalan var mı? Yada çürük nokta? Gizlenen bir gerçek? Yıkılacak başka bir geçmiş? Değiştirilecek bir hikaye? Tüm gerçekler bunlar mı? Yani şurada üç yıl sonra karşıma geçip senin annen Bellatrix Lestrange demeyeceksiniz değil mi?"

Bu sözler üstüne Ginny ve ikizler kıkırdadılar. Dumbledore hafifçe gülümsedi. Severus bile bundan eğlenmiş göründü, sayılır.

"Başka saklanan gerçek yok Harry. Bunları saklamak zorunda kaldığımız için üzgünüm. Voldemort'a bu bilgi gitmemeliydi. Bu da gizlenmesi anlamına geliyordu."

"Peki Sirius ve Remus? Bana yalan söylerken hiç mi içiniz acımadı? James'e benzediğimi söylerken hiç mi kötü hissetmediniz? Babamı anlatmanızı istediğimde atılan yalanlar bu kadar mıydı?"

Sirius ve Remus bakıştılar. Sirius cevap verdi.

"Harry biz bunları senden saklamak istemedik. Saklamak zorundaydık. Tabi ki sana yalan söylemek, güvenini kırmak bizi de üzüyordu kırıyordu ama ortada bir savaş vardı. Hayatını kaybedeceğine güvenin kırılsın dedik. Kötü ile daha kötü arasında seçim yapmak zorunda kaldık."

"Peki bir sorum var."

"Tabi sor."

"Sen benim gerçekten vaftiz babam mısın? Yani sonuçta seni James Potter seçti. O babam değilse sen hala benim vaftiz babam oluyor musun?"

Beyaz Bir SayfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin