Sarışın Adam

1.2K 121 72
                                    

Harry karşısındaki figüre iyice yaklaştı. Solgun yüzüne bakıp kalın kaşlarını çatan genç at adam kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı. Özellikle parlak bir yıldıza bakarken uzun yüzünden minik bir gülümseme geçti.

"Sakin ol Harry. Bugün duyduğun şey korkmanı gerektirmeyen bir durum. Arkasındaki sorunu zaten buldun. Çözümü bulmana da az kaldı. Çözümü bulduğun zaman yardım alabileceksin.

Üstelik de kehanetler sadece birer tahminlerdir. Her zaman gerçeği yansıtmazlar. Endişelenmene gerek yok.

Yıldızlar senin için parlıyor Harry. Sakin ol ve kendine güven."

Sürüdeki en genç at adam olan Kyra-Bland her zamanki gibi insan dostunu sakinleştirmişti.

Harry az öncekine nazaran daha rahat bir şekilde arkadaşının yanında yürümeye başladı. Kyra'nın arkadaşlığından zevk alıyordu. Genç at adamın her şeyi, o anlatmasa bile bilmesi hoşuna gidiyordu. Zorlanmadan, kendisini kasmadan onunla sohbet edebiliyordu. Onun rahatlatıcı sesini dinleyerek ormanda gezinmeyi seviyordu.

       Sadece sessizlikte, ormanı dinleyerek yürüdüler. Birbirlerinin varlığından, güvenilirliğinden hoşnut olarak gecenin geç saatlerine kadar gezindiler. Harry sonunda tamamen rahatladı, endişeler onu terk etti. Kyra-Bland da bunu hissetmiş gibi yürüyüş istikametlerini büyük ve şahane şatoya doğru çevirdi.

     Sonunda ormanın çıkışına ulaştılar. Gün ışığı parlıyordu. Harry Hogwarts'a gitmeden önce Kyra'ya sıkıca sarıldı ve teşekkür etti. Sonra döndü ve okula girdi. Direkt yatakhanesine gitti. Herkes uyuyordu hâlâ. Derse üç saat vardı.

       Banyoya girdi. Uzun bir duş aldı. Çıkınca beyaz gömleğini, siyah kotunu ve siyah süveterini giyindi. Okul cüppesini  de sırtına geçirdikten sonra banyodan çıkıp çantasını aldı. O günkü programa baktı.

2 ders iksir(Severus Snape)
2 ders KSKS(Remus Lupin)
2 ders düello(Sirius Black)
Öğle yemeği
2 ders biçim değiştirme (Minerva McGonnagal)

Harry programın ironisine gülmek istedi ama kendini tuttu. Kaçınması gereken tüm profesörler bir aradaydı. Ron'un yanına gitti. Bu sırada saat 07.45'ti. Derse bir saat on beş dakika kalmıştı. Ron'u zorlukla kaldırdı ve hemen onun da hazırlanmasına yardım etti. Büyük Salon'a indiler. Çoktan gelip oturmuş olan Hermione, Harry'i görünce koşup sarıldı.

"Senin için çok endişelendim Harry! Neredeydin? Ödümüzü kopardın! Elin neden sargılı? Yaralı mısın? Neden kan izi var?" Harry gülerek yanıtladı.

"Sakin ol Mione. Yavaşla... Sorun yok, gayet iyiyim. Elim de kesildi sadece. Basitçe bir kesik alt tarafı. Revire gitme gereği duymadım."

"Merlin! Harry tüm okulu aradık, bakılmadık yer bırakmadık. Neredeydin dedim?!"

"Eminim bu sorguyu sonra da yapabilirsiniz Bayan Granger. Bay Potter, beni takip edin." Diyen Profesör Flitwick'i takip etti Harry.

Müdür odasına götürüldüğünü fark edince dudakları gerginlikle büzüldü. Derin bir nefes çekerek içeriye girerken aldığı nefes boğazına takıldı. Karşısında sarı saçlı, mavi gözlü bir adam duruyordu. Ama sadece duruşundan bile bunun görünüş tılsımı olduğu belliydi. Kim olduğunu anlamıştı. Sertçe yutkundu. Onu daha dün öğlen ziyaret etmişti. Şimdi, şuan, burada, Dumbledore'un odasında NE İŞİ VARDI BU ADAMIN?!

ÇILDIRMAMALIYDI ÇILDIRMAMALIYDI ÇILDIRMAMALIYDI!

Şuan karşısındaki adama bas bas bağırmak o kadar cazip geliyordu ki...

O tüm bunları düşünürken yalnızca iki üç saniye geçmişti. Ölçülü adımlarla içeriye girip herkese selam verdikten sonra sarışın adamın karşısına oturdu. İkisi göz göze geldiğinde bir anlığına zaman durmuş gibiydi.

Karşısındaki adamın acısı azalmıştı, bunu fark edebiliyordu. Ama çok yorgun olduğunu da anlıyordu. Verdiği sihir onu yeterince toparlamıştı ama dinlenmesi gerekiyordu ve onu bu konuda uyarmıştı. Neden buradaydı bu adam?

Sonra gözlerini ondan çekti ve odadakilere baktı. McGonnagal hariç dört profesör oradaydı. Dumbledore söze girdi.

"Harry bu beyefendi seni görmek istedi. Önemliymiş. Çok acilmiş" Harry Sirius ile özellikle göz göze gelmemek için elinden geleni yaparak kafa salladı ve ayağa kalktı.

"Bay Potter, bizi tanıştırır mısınız?" Diyen Severus'un sesindeki uyarıyla Harry dikleşti. Yutkundu ve tedirgin bir gülümsemeyle başladı.

"Bu Profesör Dumbledore. Okul müdürüdür. Bu Profesör Snape ve eee o iksir profesörümdür. Yanındaki Remus Lupin, KSKS profesörüm ve amcam sayılır." Emin olamayarak Sirius'u işaret etti.

"Ve vaftiz babam Sirius Black. Kendisi aynı zamanda Düello profesörümüz olur."

Sarışın adam hepsine kibarca gülümseyerek karşılık verdi. Ama Sirius'a gelince gülümsemesi buruk bir tebessüme dönüştü. Gözlerindeki hüzün ve özlem kilometrelerce öteden bile görülebilirdi. Adam Sirius'a bakarken dalmıştı. Harry hafifçe boğazını temizleyince adam daldığı yerden çıktı ve ayağa kalktı. Harry'e minnettar bir şekilde gülümserken birden durdu ve hafif bir pişmanlıkla söyledi.

"Elini ver." Harry kafasını eğip mırıldandı

"Gerek yok. Kendim hallederim ki." Sarışın ise onun elini nazikçe aldı ve kendi eline koydu. Sargıyı açtı. Hafifçe morarmış yaklaşık dört santim boyundaki derin kesiği bir an inceledikten sonra cebinden minik bir kutu çıkardı. İçindeki merhemi işaret parmağıyla aldı ve gencin avcuna küçük yuvarlaklar çizerek sürdü. Sonra gencin yanına geçti ve omzuna kolunu attı.

Harry ona sevgiyle gülümsedi ve sıradan 'nasılsın, napıyorsun?' sohbetleriyle ilerlediler.

Severus onlar çıktıktan sonra fark etti.

Harry sadece onları tanıtmıştı. Bay Sarışın'ı tanıtmamıştı ve diyaloglarında özellikle adamın adını kullanmamıştı. Severus Harry'i az buçuk tanıdıysa o adamla kesinlikle bir şeyler karıştırıyorlardı.

Ve Harry kesinlikle Black ile ilgili bir işler peşindeydi, ondan bir şey saklıyordu. Bu da belliydi.

Ama neler oluyordu?

Beyaz Bir SayfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin