Bölüm 10: ❝Matem Yağmurları❞

62 7 0
                                    

✨Emre Yıldırım- Acın Bile Tatlı,
Gökhan Türkmen & Bahadır Tatlıöz- Bedende Ruh Yokken✨

❝ Kalbin yaraları dikiş tutmaz.❞

Gök, güneşin batışını selamlayan rengine büründü. Göğün gözyaşları yeryüzüne çarpmaya başladı. Küçük kız; elinden tutan öfkeli kadının, kendisini o soğuk ve pis depoya götürmesini çaresizce bekledi. İndiği her merdiven basamağında kalbindeki çarpıntı, içindeki korku ve karnındaki ağrı artıyordu. Yemek tabağını, masasına ilerlerken arkadaşının ayağına takılıp yere düşürmüştü. Bu yüzden yine dövüleceğini biliyordu ve bile bile oraya gitmek zorunda olmak küçük bedeninde ağır yaralara yer açıyordu.

“Müdire anne, çok özür dilerim. N’olur beni oraya götürme bilerek yapmadım. Çok korkuyorum ben.”

Müdire Suzan; sorumlusu olduğu yurttaki çocuklara, kendisine müdire anne diye seslenmelerini sıkı sıkı tembihlemişti bu yüzden küçük kız ona müdire anne diye sesleniyordu.

“Sus! Senden başka sorunlu çocuk bu yurtta. Hep ağlıyorsun hep bir sorun çıkarıyorsun ama madem tatlı dilden anlamıyorsun o zaman dayak yiye yiye öğreneceksin, akıllanacaksın!”

Deponun paslı kapısı açıldığında küçük kız o tanıdık kokunun burnuna dolmasıyla yüzünü buruşturup bir adım gerilemeye çalıştığında koluna sertçe dolanan el peşi sıra kendisini de o depoya sürüklemişti. Küçük kız içeri girdiğinde o tanıdık çubuk ve pis gülüş karşıladı kendisini.

“Sühan hanım yine vukuat işlemiş demek.”

Kafasını iki yana korkakça salladı küçük kız. “Ben çok korkuyorum Mahmut amca, n’olur vurma bana.”

Korkuyorsan hata yapmayacaksın küçük hanım. Aç ellerini düzgünce!” Küçük kız yanaklarına damlayan gözyaşlarını silmek isterken bacağına vurulan çubuğun acısıyla inleyerek ellerini gergince açtı.

“Elini çekersen kötü yaparım seni!”

Küçük kız kafasını aşağı yukarı salladığında karşısında sırıtan kırklı yaşlarını geçmiş ak saçlı adam elindeki çubuğu kaldırıp sertçe kızın küçük ve korkuyla titreyen ellerine vurdu. Küçük kızın acı dolu iniltisi ve hıçkırıkları boş depoda yankılanırken arkasında duran kadının eli sertçe ağzına kapandı.

“Ağlarsan daha hızlı vururum!” Küçük kız kafasını olumlu anlamda sallayıp boğazlı kazağının yakasını ağzının içine çekerek dişleriyle kıstırdı ağlamamak için. Yazın sıcağında kalın kazaklar giyiyordu sırtına çarpan kemerin acısını daha az hissetmek için. Küçük kızın avuç içlerindeki acıya ve kızarıklığa boğuk hıçkırıkları ve sıcak gözyaşları eşlik ederken kulağını dolduran kemerin o metalik toka sesiyle olduğu yerde titremeye başladı küçük bedeni.

“Hayır! Baba! Anne!” Küçük kızın çığlığı depoda yankılanırken demir kapıya koşup boyunun yetişmediği kilidi açmaya çalışırken kolundan tutulup geriye savruldu bedeni. Dizleri yere çarparken sırtına inen kemer darbesiyle nefesi kesildi.

“Bacak kadar boyunla bizi peşinden mi koşturacaksın sürtük!” Adamın sert sesi küçük kızın kulaklarına ilişirken avuç içlerini yere bastırıp ayağa kalkmak isteyen Sühan, yeni bir kemer darbesiyle gücünün son kırıntılarını da tüketerek yere yığıldı. Küçük bedeni soğuk ve kirli betona yüz üstü uzanırken baygın gözleri kapanmadan hemen önce birer damla yaş yanaklarından süzülerek kızaran avuç içlerine damladı.

PİNOKYOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin