Bölüm 11: ❝ Yin İle Yang ❞

64 6 0
                                    

✨Kutay Uçar - Beklerim Bilirsin,
Furkan Olgaç - Benim İklimim İncitmez Seni✨

|B Ö L Ü M O N B İ R|

“YİN İLE YANG”

“Kalbimin Yin tarafına, Yang olarak güneş gibi doğdu.”

Hayat bir şekilde yaşanıyordu  ve zaman, acımasızca akıp gidiyordu. Ne düşenin kalkmasını ne de ağlayanın gülmesini bekliyordu. Hayat ise pençelerini aciz bulduğu kalplere geçirmekten geri durmuyordu. Kalbime attığım her dikiş, yeni bir acının nüksetmesiyle koptu. Ve ben hayata karşı verdiğim savaşta yıllar öncesinden mağlup olarak tüm kalkanlarımı indirip kendi kabuğuma çekilmiştim. Sorunlarımı ailemle paylaşamadan büyüdüm ben, kendi kendime yetmeyi zorla öğrenerek. Yeri geldi insanlardan hatta kendimden kaçtım yeri geldi kalabalığa karışıp ruhumun yalnızlığını yüzüme vurmasını seyrettim denizin hırçın dalgalarını kıyıya vurmasını izler gibi. Düşünmeden, bilmeden konuşanlar oldu hep. Onlara ruhumu açıp yaralarımı gösteremediğim gibi düşünmeden söyledikleri her sözün kalbime çivi gibi batıp, nefesimi kestiğini de diyemedim. Onlar, içlerinde gizledikleri kötü duyguları beni yadırgayıp alay konusu yaparak giderirlerken ben içime atıp hüznümde boğuldum. Ruhumu öldürüp kalbimi felç bıraktım. Ne ölen dirildi ne de felç kalan iyileşti. Ruh ölünce kalp dururdu ama durmadı kalbim, ruhum ölmüş olmasına rağmen. İyileşmedi kalbim, onlarca gözyaşını yara bandı yapmama rağmen. Ama hâlâ çabalıyorum gülmek için.

Geride bıraktığım bir hafta içinde Arhan için gayet makul olan bir ev bulmuştuk ve yarın taşınacaktı. Normalde bugün gösterim olmasaydı taşınacaktı fakat kısmet olmamıştı. Şu an kaldığı evi içindeki birkaçı hariç kalan eşyalarıyla birlikte olduğu gibi Karan’a bırakmıştı. Gösterimin başlamasına bir saat kalmıştı ve karnımdaki ağrı hissettiğim yoğun heyecanın belirtisiydi. Uzun arayışım sonucunda sırt dekoltesi barındırmayan bir elbise bulmuştum. Buz mavisi rengindeki patinaj elbisemin üzerinde beyaz küçük kır çiçekleri vardı yer yer ve pırıltılıydı. Bikini gibi olan alt kısmını kapatan tül eteği vardı kalçamın hemen hemen bir buçuk karış altında bitiyordu ve elbisemi tamamladığını düşündüğüm beyaz bir paten giydim. Gergince soyunma odasında volta atarken kapı tıklatılıp açıldı ve Çağrı Hoca belirdi aralık kapıda.

“Hazır mısın? Seyirciler yavaştan gelmeye başladı.” Titreyen ellerimi karnımın üzerinde üst üste koyup kafamı olumlu anlamda sallayarak derince nefes aldım. “Güzel, mikrofondan sesleneceğim ben zaten adını söylediğimde piste gel sonra müzik açılınca da başlarsın.” Çağrı Hoca benden yine baş onayı alırken kapıyı kapatarak gitti. Konuşacak mecalim yok gibiydi ve her an olduğum yere yığılabilirdim bu heyecan ve stresten. Patenlerden dolayı rahat yürüyemediğim için kapı kenarında duran tabureye uzanarak oturdum. Ellerimi, gergin şekilde topuz yaptığım saçlarımda hafifçe dolandırıp derin nefes alıp vermeye devam ettim. Kapı yeniden tıklatıldığında kafamı kapıya çevirip ayaklandım. Kapı açılıp Arhan’ın bedeni içeri sızdığında dudaklarıma tatlı bir tebessüm yerleşirken gülen yüzü kadrajıma girdi.

“Sühan,” sesi şaşkınlık ve hayranlık doluydu. “Sen...çok güzel olmuşsun. Peri kızı gibisin!” İkra geldi aklıma aniden. Hüzünlü bir tebessümü dudaklarıma yayıp bana doğru adımlayışını mutlulukla karşıladım.
“Çok heyecanlıyım,” dedim sesimin titremesine engel olamayarak. “Kalbim karnımda gibi.”

Uzanıp titreyen ellerimi sıkıca kavradı gözlerime şefkatle bakarken. Parlatıcı sürdüğüm dudaklarımı birbirine bastırıp gerginlikten kaşlarımı çattığım esnada belime dolanan kollar sayesinde kafam Arhan’ın sıcak göğsüne yaslandı. Beyaz gömleğinin üzerinden kollarımı beline doladığımda rahatlamak istercesine kapadım gözlerimi. En azından piste çıkana kadar rahat olmak istiyordum oraya çıkınca yeniden gerileceğimi biliyordum çünkü.

PİNOKYOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin