2|BÖLÜM 2: "PENÇEYE SIKIŞAN KALP"

9 1 5
                                    

2. KİTAP 2. BÖLÜM

PENÇEYE SIKIŞAN KALP”

“Yaralar sahiplerini tanır; kör, sağır, dilsiz olsalar da.”

•Kaan Boşnak, Yorgunum ve Ağrılar•

Sıcacık evinde buz tutar mıydı insan? Nefes alırken kalbinin durduğunu hissedebilir miydi? Neredeyse yarım saattir tekrar tekrar okuyarak hafızama kazıdığım mesajın her kelimesi böyle hissettiriyordu bana. Kanım çekilmiş gibiydim, buza kesmişti bedenim. Sessizce akan gözyaşlarım çenemden düşerek telefonun ekranına damlarken, uzunca vakit boyu daldığım için irkilmeme sebep oldu telefonumun zil sesi melodisi. Arhan arıyordu. Gözyaşlarımı telaşla, sanki beni görebilecekmiş gibi, silerek aramayı yanıtladım ve dudaklarıma yapay bir tebessüm kondurdum. “Efendim.”

“Hazır mısın? On dakikaya kapıdayım.”

“Ha- Hazırlanıyorum. Sen şifreyi biliyorsun gelince yukarı çık, dışarıda bekleme.”

“Tamam canım, görüşürüz.” Telefonu, çağrıyı kapattıktan sonra kilit tuşuna basarak yatağın üzerine attım rastgele ve aceleyle üstümü giyinmeye başladım. Bir an önce kendimi toparlamam gerekiyordu, Arhan bir aksilik olduğunu fark ederse yemeğimiz mahvolabilirdi. Aşırı derecede titreyen ellerim ve bastırmaya çalıştığım mide bulantıma rağmen elbiseyi giymeyi başardığımda peş peşe, ısrarla akmaya devam eden gözyaşlarımı sertçe sildim. Bu başarısız girişimim yeni yaşlarla kanıtlanırken var gücümle çığlık atarak yatağa oturdum. Ellerimi yüzüme kapatarak hıçkıra hıçkıra ağlarken korku tüm bedenimi sıkıca kuşatmıştı. Koşarak, nefes nefese kaçtığım geçmişimin esiri olmuştum. Boynumda pranga, yüreğimde geçmeyen yaralar vardı ve ben kanatları kesilen bir kuş gibi inatla uçmaya çabalıyordum. Hıçkırıklarımın nefesimi kesip, göğüs kafesime sert darbeler indirdiği birkaç dakikanın sonunda Arhan’ın neredeyse gelecek olmasının aklıma düşmesiyle yüzümü telaşla yıkadım. Ağladığımın esamesi kalmamalıydı yüzümde, gözlerimde.

Saçlarıma özenle şekil veremeyecek kadar bitik hissettiğimde losyon sıkıp taradım ve sıkı bir topuz yaparak bebek saçlarımı sabitleyici ile düzeltip kaküllerimi ayrıyeten tarayıp düzenledim. Gold küpelerimi takmak üzereyken koridor kapısının tıklatıldığını işittim. Arhan’ın gelmiş olma ihtimali ağır basarken yüreğime çöken ağırlığa engel olamadım yine de. Korkulu adımlarım beni kapıya götürdüğünde mercekten baktım ve Arhan’ı görmek derince soluklanmama neden olurken kapıyı açtım, gülümsedim. “Merhaba, hoş geldin.”

“Merhaba, çok hoş buldum.” Botlarını çıkarıp içeri geçtiğinde kabanını vestiyere asışını izledim ve hemen sonrasında bana dönerek eğildi, yanaklarımı öptü. “Yine çok tatlısın bir daha olmasın.”

Kıkırdayarak yanağıma koyduğu eline doğru sırnaştım yavru kedi gibi. “Bir şeyler içmek ya da yemek istersen dolaptan al, benim çok az işim kaldı onu halledeyim.”

“Aslında canım pembe bir şeker çekiyor.”

“Ah, tabi raftaki şeker kutusuna bak içinde var.” Dilini damağına vurarak kafasını iki yana sallarken yüzümü hafif gölgeleyen kaküllerimi okşadı. “Ondan istemiyorum. O şekerlerden daha tatlısını, ballısını istiyorum.”

“Nasıl bir şe-“ Ağzı, dudaklarıma kapanırken sırtımın duvara sertçe toslamasıyla gözlerimi sıkıca yumdum. Ellerim omuzlarına yerleşirken yanaklarımı saran elleri tenimi hafifçe okşamaya başlarken dudakları, dudaklarımı zedeliyordu. Biraz önceye kadar bedenimi kuşatan gerginlik, korku benzeri bütün kötü hisler an itibariyle yok olurken biraz sonra serbest kalmasıyla dudaklarımın yine aynı döngüye kapıldım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 27 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

PİNOKYOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin