BÖLÜM 15: ❝Kötü Sonlu Peri Masalı❞

41 5 4
                                    

✨Pinhani – Gözler Anlatır✨


| B Ö L Ü M O N B E Ş |
“KÖTÜ SONLU PERİ MASALI”

“Tutsaklık öyle bir şeydir ki, kuşsundur ama kanatların yoktur.”

Bazen yutkunmak öyle güçleşir ki boğazınızda adeta cam parçaları vardır ve siz yutkunmak için çabaladıkça cam parçaları derine batar. Şimdi o anlardan birini yaşıyordum. Gürkan Bey ile birlikte notere gelip pastanenin devir işlemlerini halletmiştik. Akide, artık benim değildi. Gürkan Bey’in gidişiyle birlikte gözlerimi kuşatan yaşlar yanaklarıma hızla süzülürken evin yolunu tuttum yorgun adımlarla. Güçlü esen rüzgâr bedenimi sarsıyorken gözüme ilişen banka oturdum. Şu an neye ihtiyacım olduğunu bilmiyordum. Kendimi boşlukta gibi hissediyordum ancak benim mutlu olmam gerekmiyor muydu?

Eve geldim, yüreğime konaklayan ağırlıkla. Üzerimi değiştirmeye erindiğimden öylece uzandım yatağıma ve üzerimi örttüm. Hayat telaşlarımdan biri hatta en önemlisi eksilmişti. Ama bu eksiklik güzel bir şey içindi, burukluğum bu yüzden değil çocukluk hayalimin bir başkasının ellerinde şekillenecek olmasındandı. Adını, şeklini, rengini, belki de Akide’yi Akide yapan her şeyi değiştirecekti.

Saatler sonra bedenimi soba gibi yapan yataktan sıyrıldım. Ateşimin yükseldiğini anladığımdaysa üzerimdeki kaba giysileri çıkarıp ılık duşa girdim. Duştan sonra saçlarımı kurutarak kendime ıhlamur kaynattım. Masaya oturup bir yandan çayımı içerken diğer yandan da Orhan amcanın hesabına para havalesi yaptım. Hemen sonraysa Orhan amcayı aradım.

“Buyur Sühan kızım,” diyerek telefonu açan Orhan amcanın sesi hayli yorgun gelmişti kulağıma.

“Rahatsız etmedim umarım Orhan amca, nasılsın?”

“Estağfurullah kızım ne rahatsızlığı, beni biliyorsun da sen nasılsın? Bir sıkıntın yoktur inşallah,” derken dudaklarımda içli bir tebessüm belirdi. Eminim babam hayatta olsaydı da Orhan amcayla tanışsaydı onu çok severdi.

“Yok Orhan amcacığım, ben seni güzel bir haber vermek için aradım. Bugün pastaneyi sattım, hesabına da para havalesi yaptım. Bir iki saate uğrayacağım zaten hastaneye.”

“İnan ne diyeceğimi bilemiyorum Sühan kızım. Sen bu zor zamanda elimizden tuttun ya, Allah da senden iki cihanda razı olsun.”

“Teşekkür ederim Orhan amca, Füsun teyzeye selam söyle ben uğrayacağım yanınıza zaten Yalın’ı görmek için.”

“Allah’a emanet ol,” diyerek telefonu kapattı Orhan amca. Göğsüm aldığım sıkıntılı solukla şiştiğinde nefesimi bırakarak son yudumlarını içtiğim bardağı bulaşık makinesine koyup üzerimi giyinmek için odama geçtim. Dolaptan çıkardığım bol paça kot pantolon ve pembe-beyaz damalı, kemer hizasında biten hırkamı ince askılı içliğimin üzerine giydikten sonra tarayıp losyon sıktığım saçlarıma incili taç taktım. Soğuk havalardan dolayı kuruyan dudaklarıma biraz nemlendirici biraz da pembemsi bir parlatıcı sürdüm. Yüzüm soluk görünüyordu ancak kapatıcı ya da fondöten süremeyecek kadar isteksizdim bu yüzden çantamı alıp kabanımı ve botlarımı giyerek önce evden sonra da binadan çıktım. Taksiye binip çok geçmeden hastaneye vardığımda Yalın’ın olduğu kata çıktım. Kimse yoktu koridorda, bunu fırsat bilerek Yalın’ın kaldığı odaya ilerleyip kapıyı sessizce açtığımda günlerdir özlemini çektiğim turuncu kafanın gözleri beni buldu.

PİNOKYOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin