BÖLÜM 19: "PERİ KIZININ KANATLARI"

12 3 1
                                    

•Anıl Durmuş – Giden Herkesin Yerine •

|B Ö L Ü M O N D O K U Z|
“PERİ KIZININ KANATLARI”

“Uzat ellerini kalbime, bulaşsın sevgim ellerine.”


Terden sırılsıklam bir şekilde uyandığımda yataktaki yalnızlığımı fark etmem uzun sürmedi ve bununla beraber üzerimdeki saten takımın vücuduma yapışmış olmasının verdiği rahatsızlık hissi yüzünden yataktan sıyrıldım. Odadan çıkıp mutfağa geçtiğimde Arhan’ı bulmayı beklerken boş mutfakla karşılaştım. Masa üzerindeki sürahiden bir bardak su doldurup içtikten sonra mutfaktan çıktığım esnada merdivenlerden inen Arhan’ı gördüm. Gülümsedim. Arhan’a yönelerek birkaç basamak çıktım ve kafamı kaldırarak yüzünü inceledim, nemli saçlarını... Duş almıştı, mis gibi kokuyordu şampuanı.

“Günaydın cimcime, nasılsın bu sabah?”

“Terden vücudumun yapış yapış olmasını saymazsak iyiyim, sen nasılsın?” Yanağıma yerleşen eliyle etimi kıstırıp hafifçe sıkarken gülümsedim keyifle. “İyiyim. İstersen ben kahvaltıyı hazırlayana kadar duş al, iyi gelir. Ben çantalarımızı yukarıdaki odaya bıraktım orada giyinebilirsin rahatça.”

“Teşekkür ederim,” diyerek genişçe gülümsedim ve Arhan’ın dediği odaya çıkıp kendim için temiz iç çamaşırlar ve kışlık triko elbisemi çıkarıp banyoya geçtim. Şofbeni açıp suyun ısınmasına kadar üzerindeki giysilerden kurtuldum ve yeterince sıcaklığa ulaştığına kanaat getirdiğim suyun altında bedenimi soktum. Islanan saçlarımı şampuanlayıp vücuduma da duş jelini iyice boca ettikten sonra durulanıp havluya sarılarak kıyafetlerimi bıraktığım odaya geçtim. İç çamaşırlarımı ve ardından triko elbisemi, vücudumu kurulduktan sonra giyinip saçlarımla sırtım arasına havluyu yerleştirip tarağımla birlikte aşağı indim. Sobanın olduğu oda sıcacık olmuştu, üşüme hissim çabucak geçmişti böylelikle. İlerleyip sırtım sobaya bakacak şekilde oturdum ve saçlarımın biraz kurumasını bekledim taramak için. Bu esnada kapı açılıp Arhan elinde sofrayla belirdiğinde beni inceleyip gülümsedi. Elimle yan tarafıma vurdum oturması için. “Sen de duş aldın gelip otur buraya ısınalım. Hasta olursun.”

Sofrayı açıp yanıma geldi ve üzerime doğru eğilerek çenemden tutup kafamı kaldırdı. Gözlerimiz kesişti. “Ben, sen duş alırken biraz ısındım. Şimdi de seni böyle güneş gibi parlarken görünce sıcacık oldum. Öpersem buharlaşırım herhalde.”

Sözleri karşısında utanıp bakışlarımı kaçırdım ancak çenemdeki elinin işlevi bu yaptığımı  pek de başarılı kılmamıştı. “Öpme... Buharlaşmanı istemem.”

“Ama öpmek istiyorum.” Ben de öpmeni istiyorum. “Öpsem mi, ne dersin fıstığım?”

“İ-İstiyorsan...öpebilirsin.” Gülümsedi ve iç çekerek gözlerini kapatıp açtı. Ben dudaklarımı öpecek sanmasının heyecanıyla kasılırken beni şaşırtacak bir hamle yaptı ve dudaklarını alnıma bastırdı.

“Hava düne göre daha güzel, kahvaltı yaptıktan sonra biraz yürüyüşe çıkmak ister misin?”

“Olur tabi, hem buraları merak ediyorum zaten.”

Arhan, hazırlamış olduğu ağzımı sulandıran kahvaltılıkları sofraya getirdiğinde yerleştirmesine yardım ederek çaylarımızı doldurdum. Dilimlenmiş ekmeklerden birini alıp tereyağı ve vişne reçeli sürerek büyükçe ısırık aldım. Aynı ekmekten bir tane de Arhan için hazırlayıp önündeki servis tabağına bıraktım. Arhan ona verdiğim reçelli ekmeğin tadına bakarken ben de omleti yemeye koyuldum. Çayımdan da alabildiğim en büyük yudumu içip içimin ısınmasını sağlarken bitirdiğim reçelli ekmeğimden sonra biraz da fıstık ezmesi sürdüğüm ekmeğimi yedim. En son ne zaman yer sofrasında yemek yediğimi dahi hatırlamıyordum. O yüzden bu an çok iyi gelmişti bana. Keyifliydi.

PİNOKYOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin