Keyifli okumalar kuzular ❤️
Kore'ye giderken, yolculuk boyunca Jungkook'un bana yalvardığı o ifadesi aklımdan çıkmıyordu. Uyuduğum zaman bile gözlerimin önünde beliriyordu. Bunun etkisi ne zaman geçecekti bilmiyorum ama onsuz yaşamaya kendimi hazırlamalıydım. Günler geçtikçe unutacaktım; sesini, yüzünü ve hatta sevgisini...
Yaklaşık on bir saatlik yolculuk sonrasında Kore'ye varmıştım. Paris'e ne kadar aşık olsamda Kore'nin tadı ayrıydı benim için. Üç yıldır görmediğim bu hareketli sokaklar sonunda beni bekliyordu. Burda geçireceğim zamanın tadını çıkarmalıydım. Tekrar ne zaman dönerim bilmiyorum ama okul için en fazla bir yılım vardı.
Havaalanından ayrıldıktan sonra o tanıdık sokağa girdim. Çocukluğumun geçtiği bu uzunca yolun sonunda evimiz belirdi. Hızla eve yürürken kapıdan çıkan annemi gördüm. Ama yalnız değildi. Bir adam ile tartışıyordu ve o adam babamdı...
Her zamanki gibi sarhoş görünüyordu. Konuşmaları hararetlenince yanlarına koştum. O pislik adam tam anneme el kaldırmışken elini tuttum. Annem beni görünce şaşkın ve bir o kadar endişeyle gözlerime baktı. Babam olan o âdi herifse anneme kaldırdığı kolunu omzuma attı.
'Ooo Taehyung Bey, siz gelir miydiniz buralara?'
'Çek şu elini! Ne işin var senin, yine para dilenmeye mi geldin?'
'Aaa insan babasına öyle der mi(!)'
'Kaybol şurdan.' dedim ve annemin kolundan tutup eve girdim. Kapıyı kilitledikten sonra annem sıkı sıkı sarıldı bana. Bende ellerimi uzun siyah saçlarında gezdirdim. Özlediğim kokusunu içime çektim.
Uzunca sarıldıktan sonra Jeong Gyu nerde diye sordum. Annem odasında olduğunu söyleyince üst kata çıktım, her zaman kapalı duran kapısını tıkladım ve kapıdan çıkarttığım başım ile odaya göz attım.
Düşündüğüm gibi yine oda dağınık duruyordu ve hâlâ uyanmamıştı. Yatağının yanına çömelip kafasına bir öpücük kondurdum. Araladığı gözleriyle bana bakınca bir anda yataktan doğrulup 'ABİ!' diye bağırdı ve sarıldı.
Onları gerçekten çok özlemiştim. Babam onlara bu kadar yakınken onlardan uzakta yaşamak çok zordu. Aynı zamanda kendimi suçluyordum da, onları yalnız bırakmamalıydım.
Birlikte kahvaltı yaptıktan sonra Jeong Gyu ile konuşmam gereken şeyler olduğunu düşündüm.
Ona ben yokken neler olduğunu, annem ile babamın durumunu sordum. Bana, sürekli rahatsız ettiğini ve para dilendiğini söyledi.
Bunları dinledikçe sinirleniyordum. Annemin hâli ortadaydı. Ne kadar çökmüş olduğunu görüyordum. Tek başına Jeong Gyu ile kendine bakıp evi geçindirmek zorundaydı. O adam ile evlendiği güne lanet okuyordu. Böyle olmasını kimse istemezdi ama o adamın babam olduğu bir gerçekti.
Dayanamadım. O adamın rahatsız etmesi sinirimi bozuyordu. Dâva açıp içeri attırmayı düşünüyordum ama elimde bir delil yoktu. Şu an tek yapabileceğim ailemin yanında olduğum sürece onları korumak...
5 AY SONRA
Kore'de geçirdiğim tüm zamanımı annem ve kız kardeşimin mutluluğu için harcamıştım. Paris'e geri dönmeden önce onlarla zaman geçiriyordum. Babam ise uzun zamandır ortada yoktu.
Bugün de Jeong Gyu için üniversteye kayıt yaptıracaktık. Kız kardeşim benden de zeki olmasına rağmen yurt dışına çıkmak istememişti. Annemin yanında kalmak istiyordu. Ve böyle olması daha iyiydi elbette.
Evden çıktıktan sonra az ilerdeki kalabalığı fark ettik. Yanılmıyorsam kaza olmuştu ve çokça insan toplanmıştı. Kalabalığa doğru ilerleyip yerde yatan kişiye baktım. Babam... araba çarpmıştı ve durumu ağır görünüyordu.
Çok geçmeden yaklaşan ambulansa bindirdiler. Annem araca binmek istedi ama kolundan tutarak onu durdurdum.
'Bunu haketmiyor.' dedim. Haklıydım. O bizim hiçbir iyiliğimizi hakketmiyordu. Ben daha beş yaşındayken evi terk edip gittiğinde kendi başının çaresine nasıl baktıysa şimdide bakabilirdi. Annemin emeklerini yediği zamanın acısını canıyla ödeyecekti...
Annem o adamdan her ne kadar nefret etsede yüzündeki burukluğu çözebiliyordum. Zamanla her şeyin düzeleceğini, eksikliğini hissettmeyeceğimizi biliyordum.
-
'Adınızı öğrenebilir miyim?'
'Kim Jeong Gyu.'
'Pekala Jeong Gyu kayıt işlemlerin tamamdır. Gitmeden önce Müdür Park'a uğramanız gerek.'
'Teşekkürler.'
Jeong Gyu'yu kayıt ettirdikten sonra Müdür Park'ın odasına çıktım. Babamın olması gereken yerde ben olduğum için konuşmaya ben girecektim.
Kapıyı tıktıkladıktan sonra içeri girdim. Adam kafasını kağıtlardan kaldırmadan 'Bay Kim.' diye seslendi.
'Evet.' dedikten sonra bana baktı. Genç olduğum için şaşırmış görünüyordu. Çünkü genellikle okulun masrafları konusunda imza için ailenin babaları geliyordu.
'Siz Jeong Gyu'nun nesi oluyorsunuz?'
'Abisiyim.'
'Hmm anladım. Çok genç görünüyorsunuz, siz okumuyor musunuz yoksa?'
'Ah hayır okuyorum. Ama burda değil, Champs Elysées'te. Annem ve kız kardeşim için okulu dondurdum.'
'Oh anladım. Benim de oğlum orda okuyor. Sizin yaşlarınızda.'
'Öyle mi?'
'Sâhi eşimle ayrıldıktan sonra onu görmedim. Şu an nerededir bilemiyorum. Neyse üzgünüm lafa daldım.'
'Pardon Bay Park, oğlunuzun adı nedir acaba?'
'Onun adı Jungkook, Jeon Jungkook'...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnnocent Love | ᴛᴀᴇᴋᴏᴏᴋ
Lãng mạnUmarım yurttan kaçtığım gibi geri de dönebilirim. Mesela tanımadığım bir adamın kollarında bayılmış halde falan değil...