O gün uyandığımda uzun zaman sonra kollarının arasında olduğum için mutluydum ama konuşulacak şeyler beni geriyordu.
Ondan önce uyanıp kaç gündür görmediğim yüzünü inceledim. Bu alışkanlık olmuştu artık. Ondan erken uyanıyordum ve yüzünün her bir noktasını beynime kazıyordum.
Yaklaşıp yanağındaki yara izinin üzerine bir öpücük kondurdum. Onunla konuştuktan sonra belki de tartışacaktık ve tekrar öpmem için zaman gerekecekti. Bunu istemiyordum ama kırıldığım zaman geri dönmem zordu. Ve korkarım ki kırılacak gibiydim.
Yataktan kalkmak için doğrulduğum sırada kolumu tuttu ve beni geri yatırdı. Ve öpmek için yaklaştı ama izin vermedim.
'Saat geçiyor dersim var. Gitmeliyim.'
'Ah tabi.'
Üzerinden kalkıp odadan çıktım. Kırgın olduğumu bir şekilde belli etmeliydim. Üzerimi değişmek için odama gidecektim ki aklıma Hyungsik'in orda olduğu geldi. Jungkook'un yanından ayrılmak içinde erken çıkmıştım. Anlayacağınız daha ders saatime vardı.
Yine de umursamayıp odaya girdim.
Namjoon hâlâ uyuyordu. Hyungsik ise uyanmış telefonu ile uğraşıyordu.
'Ah erkencisin, günaydın.'
'Günaydın.' Ne yani aramızdaki durumu görmezden gelip bana samimi mi davranmak istiyordu?
Ne yaparsa yapsın onunla mesafeli davranacağımı biliyordum. Dolaptan kıyafetlerimi alıp banyoya geçtim ve giyindim.
Dersten önce bir şeyler yemek için yemekhaneye gitmeden önce Namjoon'u uyandırdım.
Namjoon yerinde doğrulup kendine gelince Hyungsik'e baktı.
'Uh merhaba.'
'Merhaba, ben Hyungsik.'
'Memnun oldum. Namjoon bende.'
Onlar konuşurken Namjoon'a ters bakışlar atıyordum. Beni fark etti ve ayaklandı. Üzerini değiştirdikten sonra yemekhaneye inerken merdivende Jungkook ile karşılaştık.
'Ah yemekhaneye mi?'
'Evet. dersten sonra görüşürüz.' dedim ve Namjoon'un kolundan çekerek yürümeye devam ettim.
'Ne kadar daha trip atacaksın.'
'Tripli değilim, kırgınım.'
'Sonuç olarak ona soğuksun.'
'Namjoon eski sevgilisi ile Paris'e geldi ne yapayım onunla geldi diye göbek mi atayım mutluluktan havalara mı uçayım?'
'Hayır, bence önce sakin ol.'
'Ah gerçekten düşündükçe başım ağırıyor. Boş versene.'
Bir an önce Jungkook ile konuşmam gerekiyordu. Okula geçtiğim gibi dersim olan sınıfa çıktım ve anfideki yerimi aldım. Uyuyup akşama kadar uyanmamak istiyordum.
Kafamı sıraya yaslayarak gözlerimi sınıfta gezdiriyordumki önümde bana yaklaşan Seongwoo'yu gördüm. Yanıma geçti ve 'Günaydın.' dedi. Onu uzun zaman sonra bu kadar mutlu görüyordum. Yanlızca günaydın deyişinden bile mutlu olduğunu anlayabiliyordum. Çünkü alışık olduğum Seongwoo bana günaydın bile demeye cesaret edemezdi.
'Günaydın... Bir şey mi oldu? Çok mutlu gözüküyorsun.'
'Uh o kadar belli ediyor muyum?'
'Sanırım.' dedim ve hafif sırıttım. Çünkü onun bu sevimli hali karşısında gülümsememem imkansızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnnocent Love | ᴛᴀᴇᴋᴏᴏᴋ
Roman d'amourUmarım yurttan kaçtığım gibi geri de dönebilirim. Mesela tanımadığım bir adamın kollarında bayılmış halde falan değil...