/21/

117 24 13
                                    


'Onun adı Jungkook, Jeon Jungkook'...

Adını duyduğum anda gözlerim dolmuştu. Unutmaya çalıştığım sevgilimin babası karşımda duruyordu.

'Yoksa onu tanıyor musunuz Bay Kim?'

'B-ben üzgünüm Müdür Park.' dedim ve hızla odadan çıktım.

-

En son merdivenleri hızla indiğimi hatırlıyorum. Etrafımdaki hiçbir nesneyi düzgün göremiyordum. Başımın dönmesine katılan dolu gözlerim her şeyi bulanıklaştırıyordu. 

Gözlerimi açtığımda hastane de olduğumuzu anlamak zor değildi. Başımdan gelen keskin ağrı düştüğümün habercisiydi. Az sonra bana yaklaşan annem yattığım yatağın kenarına oturdu. Başıma sarılan bandajın arasında kalan saçlarımı okşuyordu. Onun karşısında ilk kez bayılmıştım. Çünkü bu hastalığım ben burdan gittikten sonra başlamıştı. Korkmuş olmalıydı, yüzünden de bu anlaşılıyordu. Hiçbir şey söyleyemedi, her zamanki gibi. Ağlarken konuşmaya cesaret bulamıyordu, yalnızca bakıyordu. Onun gözleri konuşuyordu. 

Annemin kalktığı yere Jeong Gyu oturdu bu sefer. Kız kardeşimi bildim bileli kolay kolay ağlamaz, soğuk kanlı olurdu. Ama bu sefer ağladığını şişen kırmızı gözlerinden anlayabiliyordum. 

'Neden ağlıyorsun?'

'Çünkü korktum- Annem hastalığından bahsetti ama alışık değilim...'

İkisini de gerçekten korkutmuştum. Son zamanlarda fazla ilaç aldığımdan bayılmalarım azalmıştı ama âni hareketler de bunu tetikliyordu. Merdivenlerden inerken bayıldığım için yetmemiş gibi başımı da vurmuştum. Yaklaşık yirmi dakika sonra pansuman yapılacağını haber verdiler. 

Uzun zaman olmuştu Kore'nin hastanesinde yatmayalı. Paristeyken hafta da en az iki gün kendimi hastanede bulurdum. Başımda bazen Namjoon olurdu bazen de Jungkook. Onları özlemiştim. Ama bu özlemin altından kalkabileceğimi biliyordum. 

-

Kafama sardıkları yeni bandajın işlemi bitince hastaneden çıktık. Müdür Park'a ne dediler bilmiyorum ama odadan âni çıkışımdan endişe etmiş olmalıydı. Bu konu üzerine konuşmam gerkiyordu ama şu an tek yapmak istediğim derin bir uyku çekmek.

... 

Yine sersem hâle gelinceye kadar uyumuştum sanırım. Gözlerimi açtığımda uzun süre kapalı kaldığından bulanık görüyordum. Yan sehpada duran gözlüğümü taktıktan sonra telefona gelen mesaja baktım. 

Babam ölmüştü. Kimlik uyuşmasından dolayı duyuru yapmışlardı. Cenazesi yarın öğlen yakılmak üzere gelen mesajı anneme gösterdim. Annem ilk gördüğünde yüzü bembeyaz olmuştu. Gözlerindeki boşluk, içindeki rahatlama ama aynı zamanda kalbindeki burukluk kendini gözler önüne seriyordu. En azından ben gidince aklım kalmayacaktı. 

Telefona gelen bir diğer mesaja kaydı gözüm. Müdür Park'tan,

-'Bay Kim odamdan âni ayrılmanızın nedenini bilmemekle beraber bir sorun olmasından süphe ediyorum. Fiyat ödeme işlemlerinin de tamamlanması adına yarın saat 15.30 da sizi ofisime bekliyorum. İyi akşamlar.'

Oraya gitmek istemesemde gidecektim. Adama her baktığımda aklıma Jungkook geliyordu. Onu unutmaya çalıştığımda hayat onu bir şekilde hatırlatıyordu. Yolumdan dönmeyecektim ama böyle yaşamak çok zordu... 

-

Sabahın erken saatlerinde babamın işlemleri için evden çıktım. İşimi bitirdikten sonra ise Müdür Park'ın ofisine gidecektim. Ama endişe ediyordum. Konunun tekrar Jungkook'a geleceğini, bana sorular soracağını biliyordum. Sakin kalmaya çalışıyordum. Ortada korkulacak bir şey yoktu, yalnızca onun adını anmak bile kalbimin ağırmasına yetiyordu...

İnnocent Love | ᴛᴀᴇᴋᴏᴏᴋHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin