Merhabalarr. Hayal ettiğim resimleri asla bulamıyorum :'( Artık okuduğunuzda sizin hayal dünyanıza kalsın. İyi okumalarr
Yurdun kasvetli havasını terk ettikten sonra Paris'in, gecenin güzelliğini tamamıyla yansıtan sokaklarına atmıştım kendimi. Bu şehre aşıktım. Tek istediğim ulu ortada bayılmamaktı. Onun dışında buradan sabaha kadar ayrılmaya niyetim yoktu.
Tam bir kitap kurdu olduğum için kütüphaneye doğru yürüyordum. Genellikle günün çoğunu orda geçirirdim zaten. Dersi olmadığında ise Namjoon da bana katılırdı. Artık kütüphanenin çevresindeki insanlar bayılmama alışık olduğu için ben yere yığılınca fazla panik olmuyorlardı.
Bende alıştım sayılır. Yine de ayılmamdan sonra gelen baş ağrısı canımı çok yakıyor. Haftaya tekrar doktor kontrolüm var ve ben bundan nefret ediyorum. Kötü bir haber almak tüm günümü hatta tüm bir haftamı çekinilmez kılmak için yetiyor.
En fazla on beş dakikalık yolu yarım saatte bitirdiğim için kendimle gurur duyarak kütüphanenin eski ve kocaman olan kapısını ittirdim ve içeri girdim. Bu eski bina kendimi buraya aitmişim gibi hissettiriyor.
Akşam olduğu için en sevdiğim aydınlatma açılmıştı ve bu loş ışıkta kitap okumak gibisi yoktu.
Her zamanki uzunca boydan camın yanındaki köşeme geçtim. Kütüphane her zaman olduğu gibi fazla sakindi. Giriş kapısının üzerindeki zilin çıkarttığı sesten başka ses duyulmuyordu. Eh fazla kimse de yoktu.
Artık okumaya alıştığım yazar Sarah Jio'nun kitaplarından okumadığım bir tanesini seçtim ve oturduğum yere kıvrıldım.
**
Aradan geçen yaklaşık yarım saat sonra kitaptan kaldırdığım başımı cama doğru çevirdim. Uyumama rağmen bu ortam tekrar uykumu getirmişti. Yine de uyumak istemiyordum çünkü bu camdan Paris'i izlemek bana huzur veriyordu.
Az sonra görüş açıma gözlerinden anlaşıldığı üzere Asyalı bir çocuk girdi. Sokağın akışını izlediğim bakışlarım gelen çocuğu uzunca süzdü. Tam göz hizamda durup telefonuyla uğraşan çocuk gerçekten fazla çekiciydi.
Kafamı tekrar kitabıma çevirdim. Ama kitabı okumaya çalışsam da aklım çocukta kalmıştı. Tekrar sola baktığımda orda olmadığını gördüm. Çok geçmeden kütüphanenin kapısının tanıdık zil sesi doldu kulaklarıma.
Az önce gördüğüm çocuk girmişti. Paris'e taşındıktan sonra gördüğüm nadir Asyalılardandı o.
Gözlerimi ondan alamazken birden onunda bakışları beni buldu. -Ne yapayım- kaçırdım hemen.
Başımı tekrar kitabıma gömmüş olsam da bana doğru yaklaştığını anlamak zor değildi.
Ama beni es geçip hemen solumda duran kitaplığın önünde durdu. Kısaca göz gezdirdikten sonra okuduğum kitaba baktı ve oda bir Sarah Jio kitabından alıp karşı masama oturdu.
Çocuk geldiği gibi ortama öyle uyum göstermişti ki şu an kitabı okumaya geri dönmek benim için çok zordu. Çünkü onu izlemek çok keyifliydi. -Tamam belki yapmamalıydım- Ama öyle güzel duruyordu ki resmini çekemeden duramazdım.
Ne oldu tahmin edin. Yakalandım... Ama gariptir ki hiç sorun etmedi. Bende daha fazla resim çektim. Telefon elimdeyken Namjoon'dan gelen mesajı fark ettim.
Gönderen Namjoon
-Tae nerdesin? Odada seni bekliyorum, yoksun. 23.34
Gönderilen Namjoon
-Canım sıkıldı bende kütüphaneye geldim. 23.40
Gönderen Namjoon
-İlacını aldın mı yanına? Ya bayılırsan. 23.40
Evet bayılıyordum birde unutkanlık başladı. Almadım ve bayılırsam burada kalakalacağım.
Gönderilen Namjoon
-Almadım. Şimdi dönüyorum zaten yurda. 23.41
Gönderen Namjoon
-Tamam. Dikkatli ol. 23.41
Namjoon'dan abilik dersini de aldıktan sonra oturduğum yerden kalktım-
Ama en son isteyeceğim şey oldu upps bayılmışım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnnocent Love | ᴛᴀᴇᴋᴏᴏᴋ
RomanceUmarım yurttan kaçtığım gibi geri de dönebilirim. Mesela tanımadığım bir adamın kollarında bayılmış halde falan değil...