Kaptan, kıza doğru sert adımlar ile yaklaştı ve tam önünde durdu. Jasmine, gözlerindeki korkuyu saklayabildiğini umarak başını kaldırıp adama baktı. Bakışları ile birbirlerini tartıyor, kimin önce pes edeceğini anlamaya çalışıyorlardı. Kaptan, safir rengi gözleri ile kızın ıslak toprak rengindeki gözlerinin içine bakarken oldukça kararlıydı ancak Jasmine 'in bakışları adamı resmen hırçın bir dalga gibi yutuvermişti. Kaptan sonunda pes etti.
Adam, dağınık ve kirli bir sakalla kaplanmış ağzının kenarı hafifçe yukarı kıvrılarak ona gülümsediğinde kız, kaptana fark ettirmeden derin bir nefes aldı. Adam önce cebinden büyük bir deri kese çıkardı ve taverna sahibine fırlattı. Taverna sahibi, eğitimli bir köpeğin kemiği yakalaması gibi, keseyi havada yakaladı ve aç bir sırıtış ile elinde birkaç kez sallayarak tarttı. Bu, geçen seferkinden daha ağırdı.
Kaptan, cebinden ikinci bir kese daha çıkardı ve kızın önünden geçerek tezgâha ilerledi. Keseyi yavaşça masaya koydu ve Betty'e doğru itti. Tabaklanmış derinin ahşap masada çıkardığı sesin tonu, Betty 'nin erkek düşmanı tavrının bitmesine yetmişti. "Erzaklar arka kapıda Betsy. Sana daha büyük bir kazan da getirdim. Böylece biz yokken cadı iksirlerini daha rahat kaynatabilirsin."
Bu kinayeli espri karşısında Betty gergince gülümsedi. "Oh, kaptan! Ne kadar incesiniz. Siz olmasanız beni böylesine düşünen kibar bir erkekle bir daha asla karşılaşamayacağım!"
Gözlerindeki ifadede hiçbir değişim olmadan gülümsedi kaptan. Jasmine, elindeki bezi halen sıkmakta olduğunu ancak fark etmiş, parmaklarını gevşetiyordu. Bu adamda, onu ölümüne korkutan bir hava vardı. Sanki etrafında kırmızıdan zümrüt yeşiline çalan bir alev yanıyor gibi, her defasında onu içten sindiriyordu. Ancak zaman geçtikçe genç kız, bu durumu dışa yansıtmamayı hatta zaman zaman dişlerini göstermeyi öğrenmişti. Başka türlü baş edemiyordu.
Kaptan önce Eric'e baktı ardından, omzunun üzerinden delici bir bakış atarak Jasmine'e gözlerini kaydırdı. O koyu mavi gözlerin kaç ceset gördüğünü, kaç defa suya saçılan kanın dalgalarla üzerine tekrar bulaştığını düşündü Jasmine. Bu bakışın anlamını gayet iyi biliyordu. Elinde artık sıkılmaktan pestile dönmüş olan bezi Eric'e teslim etti ve hızla üzerini silkeleyip dışarı fırladı. "İki dakika" diye fısıldadı kendine. "Sakin ol, sadece iki dakika kendine zaman ayır ve hazırlan. Her şey iyi olacak. Yolunda gidecek. Sorun çıkmayacak. Sakin ol"
Kendi kendini telkin eden kızın ileri geri yürüyüşünü izleyen cübbeli adam dikkatini kız ile kaptan arasında paylaştırmıştı. Adamda gördüğü şey onu huzursuz etmiş olsa da kızın bunu daha net hissettiğini anlayabiliyordu. Adamın üzerindeki kan kokusu ağaca kadar geliyordu.
Kaptan kapıda belirdiğinde, Jasmine gözlerini kapatmış ellerini sıkıp açıyor, parmakları ile oynuyordu. Kokusunu kapının başından almıştı ama aynı hataya tekrar düşmemek için bu defa fark etmemiş gibi yaparak adamın yaklaşmasını bekledi. Sıcak, bira kokan nefesini ensesinde hissettiğinde, irkilmiş gibi yaparak arkasını döndü ancak cübbeli adam, kızın gözlerinde irkilmeye dair en ufak bir işaret görmedi. Adam kapıya yöneldiği dakika kızın anladığını fark etmişti.
"Eee?" dedi kaptan sabırsız ve sinsi bir ses tonuyla. Eli, kızın her an uçuşmaya hazır kıvırcık saçlarına uzanmıştı. Jasmine yüzündeki gergin ifadeyi saklamaya çalışarak tek kaşını kaldırdı. "Ne eee, kaptan?" Adam, yüzüne garip bir gülümseme kondurdu. "Hazır mısın, Jasmine?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Önceki Hayatımda
FantasyBugünü yaşamak için, geçmiş ile olan tüm hesapları kapatmak gerekir. Tekamülü tamamlamak, hayat amacına erişmek gerekir. Sonucuna ulaştıklarına kırmızı kurdele taktıkça, yeni hayaller kurmak gerekir.