Kaptan, kızın halen tam olarak kendinde olmadığını fark ettiğinden, dudaklarından çenesine yuvarlanan suyu eli ile sildi. Kıza dokunduğu anda, yüzlerce metreden denize sırt üstü çakılmış gibi hissetmişti. Yumuşak, pürüzsüz, esmer bir ten nasıl olur da kendisine böyle hissettirirdi?
Bu kızın boynu her zaman bu kadar güzel miydi? "Şu ucuz boncuklardan yapılma kolye bile bu boyunda böyle güzel duruyorsa, uzak diyarların elmas kolyeleri kim bilir ne kadar yakışır sana" diye düşündü. Kıvırcık saçlarından bir tutamı geriye doğru iterken, kızın inip kalkan göğsüne gözleri takıldı. Rüzgârın dövdüğü yelkenler gibi şişip inen göğsü, aklını başka yerlere çekse de o göğsün altında saklanan kalbin ne kadar hızlı çarptığını fark ettiğinde bakışlarını kızın yüzüne geri çevirdi. Jasmine halen kendisini süzüyordu.
Kaptan, utanç ile karışık yakalanmışlık hissi ile geri çekilirken, Jasmine gözlerini bir an olsun ondan ayırmadı. Bir yandan da kafasında, gördüklerini ayrı bir kenara koyarken, kehanetinin açıklamasını toparlıyordu. "İyi misin?" dedi kaptan ancak bu defa göz teması kurmamıştı.
"Evet. Üzgünüm. Ne olduğunu anlamadım." Kaptan geriye doğru çekildi. "Gözlerin kaydı. İçine şeytan girdiğini sandım. Ayrıca, bir şeyler geveledin durdun ve ateş gibi sıcaktın."
Jasmine, terlemekte olduğunu o an fark etmişti ancak üzerinde durmadı. "Saçma bir görüntü gördüm sadece. Kehanetimle ilgili değil bu nedenle konuşmak istemiyorum ancak kehanetime gelecek olursak..." "Evet?" dedi kaptan beklenti ile. Kendisini bu kadar panikleten olay hakkında bir şey öğrenemeyeceğini adı gibi biliyordu. En azından bir aylık gelecek hakkındaki yorumu duymalıydı.
"Kehanetimin içinizi açacağını sanmıyorum, kaptan. Üç gün içinde muhtemel bir saldırı bekliyorum. Siz de beklemelisiniz. Bu saldırı hem size, geminize hem de bize ve kasabamıza yapılacak. Hem içeriden hem dışarıdan gelecek bir saldırı. Yani, saldırının ana kaynağı içimizde olacak ancak takviye dışarıdan gelecek."
"Bu da ne demek?" dedi kaptan kaşlarını çatarak. "Bu şu demek" dedi Jasmine toparlanarak. "İçimizde, içinizde bir hain var. Size yakın, bize yakın, kardeş gibi gördüğünüz biri. Hepimiz onun ihanetinin kurbanı olacağız."
"Bu çok saçma. Ben bütün tayfam ile yakınım. Hepsi bana kardeş gibidir."
"Belki de biri ile diğerlerinden daha yakınsınızdır. Biri, sizin için diğerlerinden daha özeldir belki. Kimse ile konuşup paylaşamadığınız sırları ve dertleri paylaştığınız ya da yemek yerken yanınıza oturmasından, hatta belki muhabbetinden hoşlandığınız biridir, bilmiyorum. Size net bir isim ya da tarif veremem. Tek bildiğim bu kişinin size bir kardeş kadar yakın olduğu."
Kaptan duraksadı, düşünüyordu. O sırada Jasmine, onu düşünceleri ile bırakmış taşları tekrar keseye dolduruyordu. Onları yeniden dumandan geçirdiği sırada kaptan kendisine döndü ve bileğinden yakaladı." Ne yapıyorsun küçük hanım?
"Bir soru daha soracağım demiştiniz. Bende taşları hazırlıyorum." Kaptan, çapkın denebilecek bir eda ile gülümsedi. "Seni o halde gördükten sonra bir soru daha soracağımı mı düşünüyorsun?" Jasmine, kaptanın kendisini tutan eline baktı ve sorgulayan bir bakış atarak "Siz kaptansınız. Her zaman istediğinizi alır ve gerisini de düşünmezsiniz. Yanlış mı biliyorum?" diyerek karşılık verdi. Kaptan, havalı bir sırıtmanın ardından kızın bileğini bıraktı. "Haklısın. Ancak senden değil küçük hanım. Sen, o listeye dahil değilsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Önceki Hayatımda
FantasyBugünü yaşamak için, geçmiş ile olan tüm hesapları kapatmak gerekir. Tekamülü tamamlamak, hayat amacına erişmek gerekir. Sonucuna ulaştıklarına kırmızı kurdele taktıkça, yeni hayaller kurmak gerekir.