Anılar gözlerinin önünden geçerken, biri ölmekte, diğeri öldürmek için hazır beklemekte olan iki adam birbirine baktı. Uzun zamanları yoktu ancak her bir hatıra, Bill'in kafasından hızla geçip gidiyor, kararıyor sonra tekrar aydınlanıyordu. Ölmekte olduğunun farkındaydı.
"Sen ölmüştün" dedi tekrar, zorlukla aldığı nefesin ardından. "Hayır, kardeşim" dedi adam boğuk bir sesle. "Gördüğün gibi, kanlı canlı hayattayım ve sözümü tutmaya geldim."
Hepsini yediği için geriye yenecek tırnağı kalmayan Jasmine sonunda köpeği sevmeyi bıraktı. Hem elleri hem sırtı karıncalanıp duruyor, göğsü daralıyordu. "Başına bir şey geldi" diye mırıldandı. "Kesin bir şey oldu Betty. Çoktan haber gelmeliydi. Bir şey duymalıydık. Bir şey görmeliydik. Görmeliydim. Kesin bir şey oldu"
Betty, yanmış bacağını ovalarken sıkıntılı bir yüz ifadesi ile deli gibi oraya buraya yürümekte olan kıza baktı. "Sakin ol tatlım. Kaptanı hepimiz kadar sende tanıyorsun. Verdiği sözü tutan bir adam o. Geri gelecektir, endişe etme."
Ancak Jasmine endişe etmekten başka bir şey yapamıyordu. Ona dokunduğu anı tekrar gözden geçirdi. O yaraya dokunduğunda gözünün önünde çakan şimşeği düşündü. Sanki hava aniden soğumuş gibi ürpermişti. Birinin yüzünü görmüştü. Boğazına saplanan oka rağmen kılıcı sanki kendi yüzüne ittiriyormuş gibi yakında görmüştü. O kapkara gözleri asla unutmazdı. Şimdi düşündükçe sırtında bir karınca ordusu yürüyormuş gibi hissediyordu. Bu huzursuzluğa daha fazla dayanamadı.
"Ben gidiyorum Betty" dedi hırsla. "Gideceğim ve ona yardım edeceğim. Burası benim evim. Daha önce ailemi kaybettim. Bu defa da aynı şeyin olmasına izin vermeyeceğim. Evimi kaybetmeyeceğim. Önem verdiğim bir kişiye daha bir şey olmasına izin vermeyeceğim."
Betty ağzını açmaya fırsat bulamadan Jasmine kiliseden dışarı fırladı. Tavernanın da olduğu liman alanı pek uzakta değildi. Bulduğu ilk baltayı eline geçirdiği gibi koşmaya başladı. Koştukça nefesi daha da darlanıyor, huzursuzluğu artıyordu. Elinde kılıç ile karşısına fırlayan zırhlı adamı görmesi ile çığlık atması bir oldu. Cübbeli adam ise, müdahale etmeyi reddederek onu izliyordu.
"Gerçekten onu sevdiğin için mi yoksa senin de dediğin gibi kaybetme korkusu yüzünden mi gidiyorsun porsuk? Göreceğiz. Kendi başına ne ölçüde hayatta kalabileceksin göreceğiz."
Adamın zırhı nedeniyle belki üç katına çıkan darbenin şiddeti Jasmine'i yere sermeye yetmişti. Sersemlemiş gibiydi ancak adam kılıcı üzerine savurduğunda baltayı kaldıracak kuvveti buldu ve kılıcı durdurdu. Adam kılıcı öyle sert bastırıyordu ki bir an tüm gücünün tükeneceğini ve kılıcın gövdesini ikiye böleceğini düşündü. "Vücudumda beni savunmaya yarayan tek yer kollarım ve ellerim değil ki. Ben bir bütünüm. Tüm bedenim bana hizmet eder" ve ayaklarını kaldırdı. Gövdesine doğru çekilen bacaklarına ilerleyen bir enerji dalgasının varlığını hissettiği anda, tüm gücü ile adamın göğsüne tekmeyi yapıştırdı ve kendinden uzaklaştırdı.
Zırhın ağırlığı ve tekmenin şiddeti, bu defa adamın sırt üstü yere düşmesine neden olmuştu. "Evimi darmadağın etmenize izin vermem!" diye bağırdı adamın savrulan kılıcını yerden alırken. "Bir daha asla!" kılıç, adamın yarı açık kaskından içeri hızla daldı. "Her yaşam kutsaldır. Ama evime izinsiz girenler hem öfkemle, hem ölümle tanışır"
Adamın artık nefes alma işlevi kalmamış göğsüne sertçe basarak kılıcı suratından çıkardı ve koşmaya devam etti. Kılıç eline ağır geliyordu. "Okçu bulmalıyım" diye düşündü. "Birini haklarsam oklara el koyabilirim. Bu lanet kılıçtan daha çok işime yarar"
Cübbeli adam, gözlerinde büyüyen merak dalgası eşliğinde, bir gölge gibi kızı takip ediyordu. Farkındalığı olduğu biliyordu. "Bunu sana müdahale etmeden, senin yararına kullanmayı sadece bir defa deneyeceğim porsuk. Eğer anlayabilirsen devamı gelecek yardımın. Ancak anlayamazsan, kaderinle baş başasın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Önceki Hayatımda
FantasyBugünü yaşamak için, geçmiş ile olan tüm hesapları kapatmak gerekir. Tekamülü tamamlamak, hayat amacına erişmek gerekir. Sonucuna ulaştıklarına kırmızı kurdele taktıkça, yeni hayaller kurmak gerekir.