12.

2 0 0
                                    


Ne olduysa o anda oldu. Karlar havaya savrulurken, cübbeli adam çoktan kendine emniyetli bir yer bulup siper almıştı ancak ne tavernanın içindekiler, ne dışındakiler ne de kaptan ve Jasmine, buna vakit bulamamıştı.

Yayılan sıcaklık dalgasını, savrulan kar kütleleri takip ediyordu. Kaptan Jasmine'in üzerine doğru kapanmış, sırtını sıcaklığın geldiği yöne doğru vermişti ve kolları arasında kaskatı kesilmesine rağmen zangır zangır titreyen kızı korumaya çalışıyordu. Betty'nin çığlıkları geceye karışırken, yerden savrulan karların üzerinde kalın bir hat şeklinde ilerlemeye başlayan koyu kırmızı kan, çoktan geceyi yansıtmaya ve siyah bir nehir gibi akmaya başlamıştı.

Kimse ne olup bittiğini anlamamıştı. Esmekte olan rüzgarın etkisi ile sıcaklık dalgası dağılmaya başlamışken, ikinci bir dalganın gelmesi ile daha kuvvetli bir sıcaklık etrafı sardı ve bu defa, tavernanın ahşap duvarlarından, yanan ahşaba has bir ses eşliğinde, ıslak odun kokusu yükselmeye başladı.

Jasmine, kendisini saran kolların arasından gördüğü kadarı ile yetinmeye çalışıyordu. Sıcaklık dalgası, sesler ve sağdan soldan fırlayan kar tabakaları, yerinden kımıldamasını engelliyordu. Korkmuştu. Korkudan sinmişti. Cübbeli adam, patlamalardan etkilenmeyecek bir mesafeden olayı takip ederken, kaptan sakinliğini korumaya çalışıyordu.

"Bu da ne böyle" diye fısıldadı Jasmine. "Bill. Neler oluyor?"

"Bilmiyorum. Sen iyi misin?"

Kızın kendisine adı ile hitap etmesi, sıcaklıktan fazlası ile etkilenmekte olan sırtının acısını az da olsa hafifletmişti. Kollarının arasında, hareket etmeye korkan bu ufak tefek varlığa bakarken, tayfasının durumu kafasını kurcalıyordu.

"Evet. İyiyim. Sanırım."

"Güzel. Şimdi sakin ol. Sanırım, bahsettiğin saldırı üç günü beklemedi, ne dersin?"

"Bu kadar erken olmamalıydı."

"Başka bir ihtimal yok, Jasmine."

Jasmine, kendisine adı ile hitap eden adama doğru bakışlarını kaldırdığında, çatılmış kaşlarının altında kalan gözlerde ciddiyet, endişe ve kendinden emin bir netlik gördü. O an, kısa bir anlığına hislerine kulak verdi ve kaptanın gözlerine kilitlendi. Dinlediklerinden vardığı sonucun doğru olduğunu biliyordu. Kaptan haklıydı. Bu, kehanetinde bahsettiği saldırıydı.

"Kimin yaptığını biliyor musun peki?"

Bill sıkıntılı bir iç çekti ve tekrar patlama olması ihtimalini de düşünerek, seri bir şekilde kızı oturduğu yerden kaldırdı. Bir yandan kolunun altına aldığı kıza siper olmaya çalışırken, diğer yandan onu güvenli olabileceğini düşündüğü tek yere götürüyordu; kiliseye.

Adımları hızlanırken, bir patlama sesi daha duyuldu ancak tavernadan uzaklaştıkları için, ilk iki patlama kadar korkutucu değildi. Kızı güvende tutmak düşüncesinin yanı sıra, sorduğu soruya vereceği cevap da kafasında dört dönüyordu. Gerçekten, kardeşim dediği, en yakın gördüğü tayfası Wayne, bunu yapabilir miydi?

"Bir tahminim var. Ama emin değilim küçük hanım. Ne olursa olsun buradan çıkma. Eğer bir sorun olursa ya da buranın artık güvenli olmadığını düşünürsen ormana git. Seni bulurum. Ne olursa olsun, seni bulacağımdan emin ol."

Arkasını dönüp giderken, kaptan kızın sesi ile bir anlığına olduğu yere çakıldı. "Hayatta kal." Omzunun üzerinden kıza bir bakış attı. Jasmine, kaptana yaklaşıp elini, kılıç izinin olduğu yanağına koydu. "Lütfen, hayatta kal." Bir patlama sesi daha yükselirken, kaptan başını kızın eline doğru yatırdı ve "Kalacağım" dedi. "Söz veriyorum. Ne olursa olsun hayatta kalacağım."

Bir Önceki HayatımdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin