9.

2 0 0
                                    


Jasmine bu sözler üzerine tek kaşını kaldırarak kaptana bir bakış attı ve omuz silkerek keseyi kapattı. İçeriye gitmek için toparlandığı sırada, yaktığı bitkilerin olduğu kabı aldı ve söndürdükten sonra kendince bir şeyler mırıldanarak toprağa doğru savurdu ve yine kendince bir şeyler mırıldanarak taş kesesini kemerine yerleştirdi.

Kaptan onu izliyordu. Yaptığı her hareket nedense ona çekici geliyordu. Gözlerini kapatarak mırıldanması, dudaklarının belirsiz hareketleri, kutuyu dökerken belinin öne uzanması... bu ve buna benzer her şey kaptanın aklını çelip duruyordu. Silkindi. Ayağa kalktı ve Jasmine 'in önüne geçerek hınzır bir bakış attı ve içeriye doğru yöneldi. Jasmine, elinde bitkileri yakmış olduğu ahşap kutu ile kalakalmıştı.

İç çekercesine bir nefes alarak başını yukarı kaldırdı. Düşünmesi gereken başka şeyler vardı. Kaptanın geniş omuzlarından, başını yarım çevirerek, ışık saçan safir rengi gözlerinden attığı bakışlardan ve sıkı poposundan başka şeyler.

"Tanrım. Aklımdan neler geçiyor benim."

Başını hızlıca sallayarak düşünceleri kafasından uzaklaştırırken Betty 'nin kendisini tutmakta olan elinin ve merakla parlayan gözlerinin farkına vardı. "Bana. Hemen. Her şeyi. Anlatacaksın. Kızım. Düş önüme."

Betty kendisini çekiştirirken, kaptan oturduğu masadan onları göz ucu ile takip ediyordu. Jasmine hakkında bildiği ve emin olduğu birkaç şeyden biri, kızın ağzının sıkı olduğuydu. Oldukça sıkı. Kendisi istemediği sürece, ağzından laf almak imkansızdı. "Ah Betsy. Eğer anlatmak istemiyorsa, derisini canlı canlı yüzsen bile sana tek kelime etmeyecektir" diye mırıldandı kendi kendine. Zira onun da aklını kurcalayan daha önemli meseleler vardı. Jasmine 'in esmer ve pürüzsüz teninden, dokunduğu anda hissettiği çekimden ve pek dolgun olmamalarına rağmen oldukça hoş görünen göğüslerinden daha önemli şeyler. "Kendine gel" diye bağırdı kafasının içinden bir ses. "Hainin kim olduğuna odaklanman gerekiyor, kızın belinin kıvrımına değil."

Gözlerini sıkıca kapatıp açtıktan sonra çevre masalara dağılmış olan tayfasına göz gezdirmeye başladı. Bazıları bira bardaklarının ardında uyuya kalmış olan adamlarını izledi. Hangisine hain yaftasını yapıştırabilirdi ki? Bunlar beraber kılıç salladığı, isyan bastırdığı, yağma yaptığı adamlardı. "Belki biri ile diğerlerinden daha yakınsınızdır" Jasmine 'in sesi kulaklarında çınladı.

Sahiden, neredeydi bu lanet olasıca Wayne? "Hey. Hey Hank!" sarsılan adam irkilerek doğrulurken, kaptan yüzündeki sert ifadeyi koruyordu. "Wayne nerede?" dedi halen uykulu ve sarhoş gözlerle boş boş kendisine bakmakta olan adama. "Ah o şey... şeyde olmalı" diye geveledi Hank. Öksürmeye başlasa içtiği kadehler dolusu bira ağzından geri çıkacakmış gibi bir hali vardı. "Her neyse boş ver. Kendim bulurum" dedi kaptan ve hızla ayağa kalkıp tavernadan dışarı yöneldi.

Betty bir eli belinde, diğer eli çenesinde olanları tartıyordu. "Neden şimdi?" Neden böyle bir anda?" diye mırıldanıyordu kendi kendine. Göz ucu ile kıza baktı. Kollarını göğsünde kavuşturmuş, başını da diğer tarafa çevirmiş, agresif bir tempo ile ayağını yere vuruyordu. "Jasmine" dedi kadın anaç bir ses tonu ile. Kız, kirpiklerinin altından ona bir bakış atmakla yetinip başını tekrar çevirdi.

"Tatlım. Bana neler olduğunu büsbütün anlatman gerekiyor. Kaptan ile olan o efsanevi yakınlaşmanızdan bahsetmiyorum. O hale sizi getiren neydi? Kehanette ne gördün? Bahsettiğin görünün Tam olarak içeriği nedir? Bana bunları büsbütün anlat ki bir çıkar yol bulabilelim, değil mi tatlım?"

Jasmine sinirle burnundan bir nefes verdi. Görüsünü anlatmaya başladı. Gördüğü varlıktan detaylıca bahsetmeye çalıştı ancak o şeyin ihtişamını tam olarak nasıl tarif edebileceğini bilmiyordu. Sadece gözlerinden bahsetti. "Saf altın gibiydi Betty. Erimiş, sıcak, üzerinde ay ışığı yansıyan altın gibiydi"

Betty halen pozisyonunu koruyarak dinliyordu. "Rüyanda gördüğün ile aynı mıydı?" Jasmine onaylarcasına başını salladı. "Gitmen gereken yeri biliyorum tatlım ama gitmek isteyeceğinden emin değilim."

Jasmine ona adeta "Sen ne dediğinin farkında mısın?" dercesine baktı. Gerçekten de bu kadın ne dediğinin farkında mıydı? Oraya gitmesi demek, ayan beyan asılmayı göze alması demekti. "Betty. Bunun ne anlamda yorumlanacağını sen benden daha iyi biliyorsun. Emin misin? Bu hayatıma mal olabilir."

Betty sıkıntılı bir nefes aldı. Kararını vermişti. Bu konuyu kaptan ile görüşecekti. "Merak etme tatlım. Kaptan gerekeni yapacaktır" dedi. Bunu hem imalı hem de umut dolu bir tavırla söylemişti. Jasmine buruk bir gülümseme ile ona bakarken içeriden taverna sahibinin sesi geliyordu. Yine müşterilerden birine bağırıyordu. İçerisi daha fazla karışmadan girmek için birbirlerine baktılar ve gülümseyerek içeri girdiler. 

Bir Önceki HayatımdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin