11.

2 0 0
                                    

Köşeyi dönerken arkaya bakma ihtiyacı hissetti ancak döndüğünde kimseyi görmedi. "Aklım bana oyunlar oynamaya başladı sonunda" diye düşünerek hızlanmaya başladı. Korkuyu hissediyor ancak teslim olmamaya çalışarak, iliklerine kadar işleyen soğukta ilerlemeye çalışıyordu.

Soğuktu. Denizden esen rüzgâr, kasabanın iç kısımlarında hafiflemek yerine sanki artan bir kuvvetle hem sırtına hem başına çarpıyor gibiydi. Kollarını kendi etrafına dolayarak kendi kendine mırıldanmaya başladığı sırada tekrar arkaya bakma ihtiyacı hissetti ancak yine kimseyi göremedi. Ağız dolusu küfür savurarak önüne döndüğünde ise kocaman bir çığlık atarak, karşısında duran kişiye ani bir yumruk savurduğunda, bu defa karşısındaki adam okkalı bir küfür savurdu ve gülmeye başladı.

"Kaptan! Aman tanrım siz miydiniz?"

Bill içten kahkahalar atmaya devam ederken bir yandan da acımakta olan çenesini ovuşturuyordu. Jasmine oldukça utanmıştı ama suç tamamen kaptandaydı. Kim aniden önüne çıkmasını söylemişti ki? "Yanımda delici bir malzeme olmadığına dua etmelisin kaptan" diye geçirdi içinden.

"Sıkı yumruktu küçük hanım. Tebrik ederim. Doğrusu senden beklemezdim"

"Ummadık taş baş yararmış derler."

"Haklısın. Ancak cüssenin, avladığım kuşlar kadar olduğunu düşününce, böylesine sert bir etki beni şaşırttı diyebilirim."

Jasmine, kaptana şaşkınlık dolu gözler ile baktı. "Demek böyle olacak kaptan. Pekâlâ. Madem oyunu böyle oynamak istiyorsun oynayalım bakalım" diye geçirdi içinden ve buz gibi havada, kendisine bakanın içini eritecek bir gülümseme ile kaptana doğru bakışlarını kaldırarak "Size sabah söylediklerimin intikamını almak için yanlış bir ortam ve yanlış bir zaman seçmişsiniz kaptan ancak tam da sizden bekleneni yapıyorsunuz. Eve kadar eşlik etmeyi sormak yerine aniden önüme fırlıyor ve bir serseri gibi benden yumruk yiyorsunuz"

Bill'in gülümsemesi yüzünde donmuş ancak bakışlarında başka bir hava belirmişti. Jasmine bu havadan hoşlanmasa da belli etmedi zira, hoşlanmadığı bu havada, bedenini elektriklendiren bir şeyler vardı.

"Serseri mi? Geceleri önüne serseriler mi çıkıyor?" Jasmine, bu soruyu nasıl yönlendirebileceğini biliyordu. Betty 'den aldığı en önemli derslerden biri de buydu. Karşındakini istediğin yöne çekebilmek. Jasmine, bu konuda doğuştan yetenekli gibiydi. Karşısındakini istediği şekilde kolaylıkla yönlendirebiliyor, manipüle edebiliyordu.

Kaptanı, ona fark ettirecek şekilde tepeden tırnağa süzdükten sonra başını çevirdi ve "Takdir edersiniz ki kasabada pek çok erkek var hepsi, bana sadece kehanetlerim için yanaşmıyorlar, kaptan" dedi. Haline bakan bu durumdan rahatsız olduğunu düşünürdü ancak Jasmine rahatsız olmuyordu çünkü kendini koruyabilirdi. Ufak tefek olmasına rağmen eli oldukça ağır, sesi de gürdü. Tek bir çığlığı tüm tavernayı başına toplamaya yeterdi ayrıca karşısındaki kaptan olmasa, o yumruk muhtemelen vurduğu kişiyi yere sererdi.

Kaptan kızın sözleri karşısında ısındığını hissetti. Ayaklarından başlayarak yukarı doğru yayılan sıcaklık dalgası bedenini ele geçiriyordu. Gece karanlığında, karın yansıması ile parlamakta olan safir rengi gözlerinden geçen duygular, öfkelendiğini göstermekteydi ve Jasmine, bunun "doğru yoldasın" demek olduğunu biliyordu.

Bill de hissetmekte olduğu duygunun öfkeden kıskançlığa dönüştüğünü fark ediyordu. Geceleri, bu kıza sataşan serseriler olduğunu düşünmek bile ellerinin karıncalanmasına yetmişti. Ancak bu maço tavırların, Jasmine üzerinde işe yaramayacağını adı gibi bildiğinden, kendine hâkim olmaya çalışarak kıza baktı. Başını yana çevirmişti ve doladığı atkının kenarından teni gözüne çarpıyordu. "Betty neden seni eve tek başına gönderiyor? Eric neden seninle gelmiyor?"

Jasmine başını çevirmeden göz ucu ile karşısındaki adama baktı. Tavrının öfkeden kıskançlığa döndüğünü anlamak için daha önce erkekler ile tecrübe yaşamış olmasına gerek yoktu. Zira kıskançlık adamın paçalarından akar bir haldeydi. Soruyu pas geçtiği gibi kaptanın da yanından pas geçmeyi tercih ederek ilerlemek istedi ancak kaptan, kolunu tuttuğu gibi Jasmine'i kendine çevirdi ve gözlerinin içine doğru bakarak, soğukta kristalleşerek karlara karışan nefesinin arasından "Sana bir soru sordum, küçük hanım" dedi. "Cevabı almadan seni bırakmaya niyetim yok."

Jasmine, uyguladığı taktiğin haddinden fazla işe yaradığını düşündü ancak cevap vermek yerine önce gözlerini kıstı ardından da burnundan derin bir nefes verdi. "Bu haliyle bir ejderhaya da benziyor aslında" diye düşündü cübbeli adam. Takip mesafesini korumaya devam etmeye karar verdi. Sonuçta kız düşündüğü kadar da kolay lokma değildi. "İçine gerçekten de bir porsuk kaçmış olabilir" diye geçirdi içinden. Bir yandan da gülmemeye çalışıyordu.

"Cevabı ben istemedikçe alamazsınız, kaptan. Benimle ilgili pek çok başka şey gibi. Ancak 'yanınızdan' bir yere bırakmaya niyetiniz yoksa, eve kadar bırakmanızı uygun görebilirim. Hava çok soğuk ve kolumu biraz daha sıkarsanız kemiklerimin elinizde ufalanması işten bile değil"

Bill, kızın kolunu ne ölçüde sıktığının ancak farkına varmış ve farkına vardığı gibi de tutuşunu gevşetmişti ancak gözleri halen tuhaf bir ışık ile parlamaktaydı. Jasmine bunun ne demek olduğunu iyi biliyordu ancak anlamazlıktan gelerek, kızgın ve sivri dilli tavrını korumaya devam etmeye karar verdi ve omzunun üzerinde duran kıvırcık saçlarını geriye doğru atarak kaptanın önüne geçti. "Eee?" dedi omzunun üzerinden bakarak. "Beni eve bırakıyor musunuz yoksa orada durup gece vakti önüme çıkmaya devam eden erkeklerin isimlerinin size rüzgar tarafından fısıldanmasını beklemeye devam mı edeceksiniz?"

Bill, soğuktan değil ama Jasmine'in ettiği laflardan dolayı renginin değiştiğini hissetse de bozuntuya vermeyerek hızlı iki adımla kızın yanına vardı ve eve doğru yürümeye başladılar. 

Bir Önceki HayatımdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin